23 Aralık 2013 Pazartesi

Karanlıkta Diyalog ; Bir İstanbul deneyimi...

Görme engelli bir rehberle İstanbul turu yapmak ister misiniz? Kulağa çok alışılmadık gelen bu deneyimi bugünlerde İstanbul’da yaşamak mümkün. Dünyanın en prestijli sosyal girişim projesi “Dialogue in the Dark / Karanlıkta Diyalog” Gayrettepe Metro İstasyonu’nda İstanbullularla buluşuyor. 



Dünyada 130 şehirde 7 milyondan fazla insana ulaşan Karanlıkta Diyalog, 20 Aralık’tan itibaren Gayrettepe Metro İstasyonu’nda hazırlanan 1.500 metrekarelik minik şehir alanıyla ziyaretçilerine bambaşka bir yaşam tecrübesi sunuyor. Elbette hiç kimse görme yetisinden mahrum kalmak istemez. Ama görme duyunuzun bir süreliğine devre dışı kaldığı bir ortamda küçük bir İstanbul serüvenine çıkmak hiç de fena bir fikir değil. En azından biz böyle düşündük ve geçtiğimiz hafta NTV Kültür Sanat vasıtasıyla Karanlıkta Diyalog’un ön gösterimine katılma fırsatı bulduk. 
İşini çok seven, güler yüzlü personeliyle Gayrettepe Metro İstasyonu’ndaki sergi alanı oldukça farklı. İlk önce ön bilgilendirme yapılıyor ve eşyalarınızı koyabileceğiniz bir dolaba sizi yönlendiriyorlar. Karanlığa muhalefet edebilecek her türlü aksesuardan kurtulmanız gerekiyor. Sonra sergi alanındaki yoğunluğa göre kısa bir süre salonda bekliyorsunuz. Bu arada dileyenler girişte kahvesini yudumlayabilir ya da müze mağazasından küçük bir sergi hatırası alışverişi peşine düşebilir. 
Bir süre sonra tanımadığınız insanlardan oluşan yaklaşık 5-6 kişilik bir grupla minyatür İstanbul’a doğru yola çıkıyorsunuz. Yaklaşık 90 dakika boyunca tamamen karanlık bir ortamda, görme engelli bir rehber eşliğinde yeni bir keşfe başlıyorsunuz. Göremeyen birinin gündelik maceralarından bir kesitin içindesiniz. Bir süre sonra rehberinizin görmediğini unutuyorsunuz. Zaten siz de bir şey görmüyorsunuz. İçeride her şey eşit.  Karanlıkta kaybolsanız, grubunuzdan ayrılsanız bunu saniyeler içinde hissedip gelip sizi buluyor. Ona güveniyorsunuz. Komutlarına uyuyorsunuz. 
 Görme dışında kalan diğer duyularınızın size günlük yaşamda sunabileceklerini yakalamaya başlıyorsunuz. Gündelik hayatta aslında birçok duyumuzu nasıl geri plana attığınızı anlıyorsunuz. Görmeden, dokunarak, koklayarak, işiterek çevreyle iletişime geçiyorsunuz. Bu arada önünüze bir şehirde çıkabilecek birçok şey çıkıyor. Bir bankta tanımadığınız insanlarla oturup dostça muhabbet ediyorsunuz ya da toplu taşıma aracına elinizdeki bastonu sürüyerek girmenin ne demek olduğunu anlıyorsunuz. Bazen alış-veriş yapmanız bile gerekebiliyor. Kalabalık bir caddede ilerlerken bir yere ya da bir insana temas etmek; seslerin ve atmosferin değişmesiyle başka bir semte geldiğinizi kavramak kısa sürede olağan hale geliyor. Sonra şehirdeki en güzel mekan olan Diyalog Kafe’ de oturup rehberiniz ve tanımadığınız diğer ziyaretçilerle karanlıkta diyalog başlıyor. Sıcak samimi bir ortamda birçok şey paylaşıyorsunuz. Rehberimiz, görmeyenlere ilişkin her soruya cevap veriyor. 
Karanlık İstanbul deneyiminin sonunda içeriden çıkan hiç kimsenin kahretmediğini özellikle belirtmek isterim. Gerçekten yepyeni ve dışarıda yaşamayacağınız bir farklılığı yaşıyorsunuz. Kendi adıma görme dışında dokunma ve koku alma duyumun işitmem karşısında çok daha iyi performans çıkarttığını söyleyebilirim. Ve tabi ki bütün sürprizleri anlatmadım. Koca İstanbul içinde neler neler var kim bilir:)
 Bu noktada kısaca projenin geçmişinden bahsetmek istiyorum. Proje ilk defa 1988 yılında Andreas Heinecke tarafından hayata geçirilmiş. Daha sonrada katlanarak büyüyen bir girişim olmuş.  
Dünyada 6000’den fazla engelli bu proje sayesinde istihdam edilmiş. İstanbul’da da 30 kadar görme engelli personel çalışıyor. Şehrimizde  proje şimdilik 6 ay için açık. Ama amaç kalıcı bir Diyalog Müzesi haline gelmek. Bu süre zarfında iş adamlarından, çocuklara kadar uzanan geniş bir yelpazede atölye çalışmaları yapılması planlanıyor. Yapılan araştırmalarda ön yargıları bertaraf etmek, hafıza, konsantrasyon, empati, iletişim becerileri gibi birçok konuda kişisel gelişime katkısı ispat edilmiş bir deneyim. Dünyada özellikle büyük markaların üst düzey yöneticileri ve takım liderlerinin bu deneyimle görmenin ötesindeki algıyı yakalamayı hedeflemiş. 
Duygusal zekanın desteklenmesi, başkalarına bağımlı olmadan yaşama deneyimi, liderlik ve başka birçok tecrübeyi farklı bir açıdan sunması bakımından Karanlıkta Diyalog en çok da çocuklara göre.
Dileğim Karanlıkta Diyalog’un ülkemizde yeterli ilgiyi görüp uzun vadeli bir projeye dönüşmesi. Büyük öğrenci gruplarına, kamu çalışanlarına, ev hanımlarına, iş dünyasına herkese herkese ulaşması…Bu kadar yakındayken bir denemek gerek…
Son olarak Portekizli yazar José Saramago’nun Körlük isimli başyapıtından birkaç cümleyi aktarmak istiyorum: “ Vaktiyle bizim gözlerimiz görürken de çevremizde körler vardı, Şimdiyle karşılaştıracak olursak sayıları çok azdı, yaygınlıkla geçerli olan duygular gören insanların duygularıydı, dolayısıyla da körler her şeyi öteki insanların duygularıyla duyumsuyorlardı, kör insanlara özgü duygularla değil, şimdiyse tersine, körlere özgü gerçek duygular doğup gelişmekte, daha işin başındayız, şu anda eskiden duyumsadığımız duyguların anılarıyla yaşıyoruz, çevrendeki yaşamın nasıl olduğunu anlaman için gözlerinin görmesi gerekmiyor,…” * 

Karanlıkta Diyalog hakkında daha detaylı bilgi için buraya tıklamanız yeterli. 
* José Saramago / Körlük/ 2011/ Can Yayınları / s.278

3 yorum: