13 Ocak 2014 Pazartesi

Anish Kapoor:Müzelere Sığamayan Adam

“Her sanat eseri, çağının çocuğu ve pek çok durumda duygularımızın kaynağıdır. Bundan da anlaşılacağı gibi, uygarlığın her dönemi, asla tekrarlanmayacak olan, kendine özgü bir sanat meydana getirir.” *
                                                                                      W. Kandinsky 

Anish Kapoor Eylül ayından bu yana Boğaz’ın kıyısından İstanbul’un güzel vücudunda mesken tutmuş bulunuyor. “Anish Kappor İstanbul’da” başlıklı sergi öylesine ilgi gördü ki süresi Şubat’a kadar uzatıldı. Genel olarak çok şey yazıldı çizildi ama sonu gelecek gibi görünmüyor. Sergi geçtiğimiz yılın ve içinde bulunduğumuz yeni yılın en önemli sanat olayı olmaya devam ediyor. Hatta sergi, Milliyet Sanat okuyucuları tarafından “2013’ün en iyi sergisi” seçildi bile. 

Sarı / Sabancı Müzesi
Birkaç gün boyunca genç Anish Kapoor ziyaretçilerine rehberlik ettim:)
İlk defa bu kadar genç bir gruba hitap ediyorum:) 
Anish Kapoor, 1954 yılında Bombay’da doğdu. Babası Hindistan donanmasında hidrograf; annesi Irak kökenli Yahudi bir ailenin üyesi. İlk gençliği Kuzey Hindistan’da Dehra Dun adı verilen bölgede geçti.  Çok kültürlü bir ortamdan yetişmesi ilerleyen yıllarda çalışmalarının özgün ve özgür bir biçim ve içerikle harmanlanmasını sağladı. 70’lerden bu yana çağdaş sanatın en etkin merkezlerinden biri olan Londra’da yaşıyor. Hint asıllı bir sanatçı olarak sanat dünyasında kısa sürede tanındı ve gerçekten “çok para eden” bir isim haline geldi. Onlarca ödülü, unvanı, rekor fiyata alıcı bulan eserlere sahip ama bir bu kadar da mütevazı bir sanatçı. Aldığı ödüllere kendine verilen bir sürü nişana falan da pek aldırmıyor doğrusu. Bir röportajında Turner Ödülü’yle ilgili bir soruya “Tuner Ödülü almak önemli diyelim. Ama ödülü aldığımı unuttum. ”**  demişliği bile var. 

Resim: http://www.thetimes.co.uk/tto/arts/visualarts/article3602846.ece
Bir eylemci olarak Anish Kapoor 
Günümüz sanatçılarının genelinin aksine son derece yalın bir anlatımı tercih ediyor. Görsel algıyla oynamaktan hoşlanıyor.  Eserlerinde en önemli noktayı malzeme ve renkler oluşturuyor. Milyonlarca yılda oluşan mermer, oniks kaymaktaşı gibi taşları dünyanın dört bir tarafından topluyor. Taşların bir hafızası olduğuna dolayısıyla da insanlık tarihinin izlerini taşıdığına inanıyor. Taşı biçimlendirirken bilinen, geleneksel yöntemlerden faydalanıyor. Taş dışında başka birçok malzemeyi de taş kadar sık kullanıyor. Balmumu, elyaf, çelik gibi farklı malzemeler bunların başında geliyor. Renklerle ilişkisi daha çok yaşadığı coğrafyaların tecrübesine dayanıyor. Karanlık ve aydınlığın sunduğu ayrışmayı çok sık vurguluyor. Kırmızı ve mavi renklerin siyahtan daha çarpıcı bir karanlık sunduğuna inanıyor.

Resim: http://www.tate.org.uk/whats-on/tate-modern/exhibition/unilever-series-anish-kapoor-marsyas
Marsyas / Tate Modern /2002
Anish Kapoor aynı zamanda etkili bir aktivist. Son zamanlarda gerçekleştirdiği en önemli eylemi ise Çin’in asi çocuğu Ai Weiwei için yaptı. Ai Weiwei bir sanatçı olarak Çin Komünist Partisi’ni şiddetle eleştiren bu açıdan hapse varana kadar çok ciddi baskı gören dünya çapında bir sanatçı. Esasen ikili resmen hiç tanışmamış. Ancak Anish Kapoor başta Ai Weiwei olmak üzere yeryüzünde baskı gören bütün sanatçılara dikkat çekmek için “Gangnam Style for Freedom” isimli bir video çekti. Videoda dünyanın bütün saygın müzelerinden çalışanlar ve Anish Kapoor gangnam dansı yaparken gözüküyor. Bütün dans edenler ve mizansen çok başarılı. Görüntüler aynı zamanda güncel sanat insanları hakkındaki “ulaşılmaz, anlaşılmaz” gibi tanımlamalara “eğlenceli” yi de ekleyecek türden :)  

Ve işte "Gangnam Style for Freedom"  

Tekrar İstanbul'daki Anish Kapoor'a dönecek olursak...
Sabancı Müzesi, Rembrandt’tan Rodin’e Picasso’dan Joseph Beuys’a öyle etkileyici ve yaşadığı dönemin sanatına yön vermiş isimlere ev sahipliği yaptı ki Anish Kapoor’un da Sabancı Müzesi ile yollarının kesişmesi şaşırtıcı olmadı.
 Bu noktada asıl ilginç olan dünyanın bir ucundan tonlarca ağırlıktaki heykellerin İstanbul’a getirilmesi ve sergilenmesiydi. 
Sabancı Müzesi bu aşamada gerçekten zor olanı başardı. 
Heykeller karayolu ile 9 adet tırla İstanbul’a taşındı. İkinci aşama Sabancı Müzesi’ne girecek toplam 110 ton ağırlık için güçlendirme çalışmalarıydı. 
Sergilenecek bazı eserler 12 tonu bulduğundan özellikle bu denli ağır eserlerin sergileneceği mekanlara çelik takviyeler yapıldı. Heykellerin yerleştirilmesi de ayrı bir maceraydı. 3-4 vinç aynı anda çalışarak heykelleri yerleştirdi. Bazen bir duvar kaldırıldı bazen yeni bir duvar inşa edildi. 
Tabi bütün bu aşamalar kaydedildi ve bir belgesel haline getirildi. Dolayısıyla sergi,  dünya çapında eserler ve dünya çapında bir sergileme deneyimi yaşamamızı sağladı.

Erdem / Ejderha ve Mollis / Sabancı Müzesi


Anish Kapoor hala İstanbul’da…Sergi etkinlikleri de bütün hızıyla devam ediyor… Boğaz her mevsim çok güzel...Bilmem anlatabildim mi?  


*W. Kandinsky / Sanatta Ruhsallık Üzerine/ Altıkırkbeş Yayın / s. 35 / İstanbul 2001



















3 yorum:

  1. Alakasız olacak ama aklıma geldi, ne kadar çok Yahudi asıllı sanatçı var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yahudiler nişan bile vermiş Anish Kapoor'a... Anish Kapoor bir yana bu konuyu uzun uzun konuşuruz:) Buralara sığmaz şimdi:)

      Sil
  2. Ben en çok: Tanımasam da zulüm gördüğü için bir sanatçıya sahip çıkması etkiledi. Birbirini tanıyıp da sırtını dönen o kadar kişi biliyorum ki. İzmir'e de bu serginin -sergi/sanatçıların- gelmesini diliyorum. Keyifliydi. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil