14 Haziran 2014 Cumartesi

"Elleri var özgürlüğün" Oktay Rifat 100 Yaşında!

"Ekmek dizimde
 Yıldızlar uzakta ta uzakta
 Ekmek yiyorum yıldızlara bakarak
 Öyle dalmışım ki sormayın
 Bazen şaşırıp ekmek yerine
 Yıldız yiyorum"*


Oktay Rifat şair, romancı, oyun yazarı, avukat, ressam, marangoz. Bir asır önce sıcak bir Haziran da açtı gözlerini. Bugünlerde Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık  Oktay Rifat'ın 100. yaşını bir sergiyle kutluyor. "Elleri Var Özgürlüğün - Oktay Rifat 100 Yaşında" başlıklı sergi, 22 Haziran'a kadar Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. 




10 Haziran 1914'te doğdu Oktay Rifat. Erken yaşlarda şiir yazmaya başladı. 1937 yılında Orhan Veli ve Melih Cevdet'le "Varlık" dergisinde yaptıkları çıkışla Türk şiirine yepyeni bir soluk getirdiler. Sıradan insanının gündelik yaşamını konu alan, ölçü, uyak gibi alışılagelmiş şiirden farklı olan bu akıma Garip adı verildi. Oktay Rifat zaman içinde Garip'in izinden gitse de geleneksel biçimlerde eserler üretmekten de kaçınmadı. Yenilikçi ve cesur kişiliği her zaman şiirinin bir parçası oldu. Sanat içinde sürüp giden bütün bu serüvenin sonunda en kıskanç şairler bile Oktay Rifat'ın "çok iyi şair" olduğuna hükmetti. 

Yine de Oktay Rifat şair ve şairlik konusunda kendini asla "çok iyiler" grubunda görmedi. Ona göre zaten "iyi şairler" çağı çoktan kapanmıştı. Şöyle diyordu:

"Dünyada iki tür şair vardır: Kötü şairler ve çok kötü şairler. İyi şair zaten olunmaz. bir iki tane gelmiş topu topu: Homeros, Shakespeare...Kötü şair olmaya çalışmak gerek. Olabildiğince...Çok kötülerin, bayağıların arasına düşmemek." 


                               "Öpüşmek yasaktı, bilir misiniz,
                              Düşünmek yasak,
                              İşgücünü savunmak yasak"**


Yıllarca su altı balıkçılığı yaptı Oktay Rifat. Belki de yapmakla övündüğü yegane işti balıkçılık. Her sabah gittiği balıkçı köyünde düzenlenen müzayede defterine adını "Balıkçı Oktay Rifat" olarak yazdırıp balıklarını satardı. 

Oktay Rifat'ın emektar Erika'sı... 


Sergiyi gezerken dil bilimci ve siyasetçi Samih Rifat'ın, Oktay Rifat'ın babası olduğunu öğreniyorum. Hani şu "Yaslı gittim şen geldim / Aç koynunu ben geldim" dizeleriyle başlayan ünlü Akdeniz Marşı'nın şiirini yazan Samih Rifat.  
Türkçeyi en güzel kullanan şairlerden biri olarak Oktay Rifat'ın babasının Samih Rifat olması beni şaşırtmıyor tabi. 

Oktay Rifat Ankara Hukuk Fakültesi'ni 1937'de bitirdi. Devletin açtığı sınavı kazanarak Maliye Bakanlığı adına Paris'e hukuk doktorası yapmak üzere gönderildi. Ancak II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle doktorasını tamamlayamadan yurda döndü.

Sergide Oktay Rifat'ın resimlerinden örnekler de yer alıyor
Ortaokul yıllarında ilk gençlik heyecanıyla Atatürk'e kafa tutan, genç yakışıklı bir erkek olduğunda 24 saat içinde evlenmeye karar veren, Bedri Rahmi Eyüboğlu'na resim konusunda ahkam kestiğinde tereciye tere satmanın yersizliğini fark edip, özür dileyebilen bir Oktay Rifat tanıdım bu sergiyle. Anlatacak çok şey olsa da söz konusu böyle bir şairken şiirler konuşmalı diye düşünürüm hep.
İyisi mi daha henüz vakit varken yolunuz Galatasaray'a düşerse Oktay Rifat'a bir uğrayın derim. 


Orhan Veli, Şinasi, Oktay Rifat, Melih Cevdet
Üstteki fotoğrafın anısına son sözleri de Oktay Rifat'a bırakmak düşer. 

"Karacaahmet

Akşamları parka çıkmaktı
En büyük eğlencesi
Şair Orhan Veli'yi
Melih Cevdet'i severdi hayatında 
Ve en rahat
Anasının serdiği döşekte uyurdu
Şimdi burada yatıyor."***




* Oktay Rifat / Ekmek ve Yıldızlar / Seçme Şiirler / Adam Yayınları /İstanbul 1998 / s.7
**Oktay Rifat / Elleri Var Özgürlüğün (3. bölüm) / Seçme Şiirler / Adam Yayınları /İstanbul 1998/  s.38 
***Oktay Rifat /Karacaahmet/  Bütün Şiirleri I / YKY /İstanbul 2007