21 Ocak 2017 Cumartesi

İstanbul'da olup İstanbul'dan uzakta olmak: Şile

Yazın iliklerimize kadar işlediği günlerden bir yazıyla karşınızdayım. Yazın başında İDO'nun yolcuları için hazırladığı Sealife için İstanbul'un pek bilmediğim sahilini köşe bucak dolaştım, fotoğrafladım. Yazı yayımlandı, hatta arşive kaldırıldı ve şimdi de kendi kişisel tarihime Şile'yi katmanın zamanı geldi!  Şile'de muhteşem kumların içinde çiçekler gibi uzanan şemsiyeli plajlardan,  tertemiz havasını içime çektiğim yemyeşil ormanlar, mor çiçeklerin tırmandığı ahşap evlerle süslü şirin sokaklardan geçtim. İstanbul'un Karadeniz'e bakan kıyılarında, İstanbul'da olup İstanbul'da olduğumu unuttuğum bir yer oldu Şile...Sımsıcak günlerin anlatısıyla Ocak ayına kısa bir mola...


Adı bir zamanlar “Shila” olan bu güzel kasaba binlerce yıllık bir geçmişe sahip. Doğal korunaklı limanı ve sayısız mağarasıyla erken çağlardan itibaren insanların yerleştiği bir bölge olmuş Şile. Hititlerden Friglere, Lidyalılardan Romalılara kadar birçok uygarlık gelmiş geçmiş bu topraklardan.  Zaman içinde yağmalanmış, efsanelere konu olmuş, doğal güzellikleri imparatorların bile gözlerini kamaştırmış Şile’ye hakim bir tepeden görme isteğiyle Maşatlık Tepe’ye doğru ilerliyorum. Maşatlık Tepe, bir tarafı karanlık gecelerde denizlere yoldaşlık eden Şile Feneri’ne diğer tarafı üzerinde Cenevizlerden kalma kalenin bulunduğu kayalıklara hakim bir noktada.  Üstelik bölgede martılarla birlikte yaşayan tepeli karabatakların yerleşim alanı olan adacıkları da Maşatlık Tepe’den rahatça izlenebiliyor.



İyot Beach

Ayazma Plajı

Ara sokaklara süzülerek sahile doğru ilerlemeye karar veriyorum. Daracık sokaklar, çiçeklerin gövdesini kuşattığı cumbalı ahşap evlerin arasında kayboluyorum. Vizörüme bir dönemin tanıdığı olan kapılarla, pencereler dolarken, Şile’yi saran iyot kokusu da içime doluyor. Şile’nin büyüklüğüyle nam salmış fenerinin yanına kadar gidiyorum. 1859’dan beri Karadeniz’i aşmaya çalışan denizcilere yol gösteriyor. Bir vakitler fitilli gaz lambasıyla çalışan fener, şimdi modern tekniklerle ışık saçıyor denize.  Çocukların oynadığı, bisikletli gençlerin etrafta pervane olduğu sokaklarda karşıma fotoğraf tutkunları ve değişik milletlerden seyahat tutkunları çıkıyor.  Bir süre sonra deniz kıyısında buluyorum kendimi. Bütün Şile fotoğraflarının vazgeçilmez fonu Şile adacıkları ve Ceneviz Kalesi şimdi çok yakınımda. Hatta bu fonun tam içinde olmak için adacıklardan birinin üzerinde kurulmuş olan İyot Cafe Beach’e uğruyorum. 

Karina Restoran
Vira Restoran
Fusha Restoran
Mihman Balık
Marin Balık
Şile Balıkçı Barınağı'nın müdavimi Mestan

Denizin tadını çıkarmak için Şile’de merkezden çok uzaklaşmaya gerek yok. Zira Şile’nin üç mavi bayraklı plajından biri olan Ayazma şehir merkezinde yer alıyor. Ayazma Plajı gerek kumsalı gerek iskeleleriyle deniz keyfini doyasıya yaşatıyor. Şile’nin romantik manzaralara açılan restoranları da Ayazma Plajı’na yürüme mesafesinde yer alıyor.  Sımsıcak atmosferi ve kusursuz manzarasıyla upuzun bir kahvaltıyla güne başlamak üzere Karina Restoran’a gitmek şart oluyor.
Denizin hayat verdiği bu güzel kasabanın sofralarını envai çeşit deniz ürünü süslüyor. Denizden yeni çıkmış taze balıklar ve bölgenin taze otlarıyla hazırlanmış mezelerle açılan sofralar böyle bir yolculuğun olmazsa olmazı.  Marin Balık, Mihman Balık Restoran, Vira Restoran gibi mekanlar Şile’nin denizle iç içe mekanları.  Şile’nin romantik manzarasını, muhteşem lezzetlerle birleştiren Fusha Restoran’sa dünyanın her köşesinden müdavimleri olan bir yer. Güne veda etmek, güneşin gümüş rengi ışıklarının kızıla döndüğü anları yakalamak içinse en doğru adres Şile balıkçı barınağındaki küçük kahve. Ayaklarınıza kahvenin gediklisi Mestan kedi sürtünürken, siz de keyifle çayınızı yudumlayabilirsiniz. Burada insan saatler geçirebilir. Martı çığlıkları güneşi uğurlar ve yıldızlar takaların arasından suya yansır ama yine de zaman akmıyormuş gibi hissedersiniz.

İstanbul'u süsleyen bütün çiçekler Şile'de hayat buluyor.
Erol Çiçekçilik'ten taflanlar ve ortancalar  
Akçakese Köyü

Akçakese Koyu





Tadım Gözleme'nin Boşnak mantısı

Şile’de gezinirken İstanbul çok gerilerde kalan bir hatıraya dönüşüyor. Orman örtüsü, doğal ortamında karşınıza çıkan hayvanlar, çifti çubuğuyla uğraşan güler yüzlü köylüleriyle Şile’nin İstanbul’un bir ilçesi olduğu fikri gerçekdışı geliyor. Merkezden uzaklaşıp Şile’nin köylerine doğru yol alıyorum. Şile’nin elli yedi köyü bulunuyor. 
 Çok kültürlü yapısı ve yerel gelenekleri devam ettiren bu köyler Şile’nin en önemli zenginliği. Yol boyu rüya gibi koylar, uçsuz bucaksız çiçek bahçeleri, çobanıyla etrafta koşturan keçi sürüleri, insanın içini ısıtan sohbetiyle köylülere rastlıyorum. Deniziyle gönlümüzü fetheden şehrin tabiatla bütünleşmiş haline vurulmamak nafile bir çaba. Şile Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Tümay Bey’in tavsiyesiyle, Yeniköy’e vardığımda Tadım Gözleme’ye uğruyorum. Tadım Gözleme’de mutlaka tadılması gereken lezzet Boşnak mantısı. Yeni açılmış, çıtır çıtır hamuruyla Tadım’ın Boşnak mantısı damağımda yer ediyor. Kamandere Köyü’ne doğru ilerlerken çamura bulanmış mandalara bir selam vererek Saklı Göl’e konduruyorum kendimi. Saklı Göl, adının hakkını veren gizli bir vaha gibi. Şile’nin her köşesini süsleyen orman örtüsü burayı da dantel gibi kuşatmış durumda.  Ağaçlardan oluşan örtünün ortasında suni bir göl salınıyor. Ama gölün öyle olağan bir hali var ki sanki oldum olası hep bu ağaçların arasındaymış gibi bir izlenim yaratıyor. Şile de birçok yer gibi doğa yürüyüşleri için Saklı Göl de son derece elverişli. Gölün etrafında ahşap platformlara yayılmış kahvaltı servisi yapan restoranlar bulunuyor. Çevre piknik yapmak, doğa fotoğrafı çekmek için ideal. Tabiatın mis gibi kollarından çıkıp yeniden denize kavuşmak istiyorum. Yeni durağım Yeşilçam’ın birçok kült filmine mekan olmuş Akçakese Köyü ve aynı isimle anılan pırıl pırıl koy. Akçakese Koyu tertemiz kumsalı, billur gibi denizi, dalgaların yüzyıllarca biçimlendirdiği kayalarıyla tropik bir ada havası yaratıyor. Akçakese Koyu’nu görüp hayran olmamak imkansız.  Gözlerim kayaların dibine kurulmuş çadırlara takılıyor. Gece burada uyumanın nasıl bir keyif olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Saklı Göl

Saklı Göl

Masal diyarı gibi: Ağva

Şile kendi içinde küçük bir kent gibi. Az ötesinde yer alan Ağva bu küçük kentin popüler gezi rotası. Şile’den Ağva’ya uzanırken yılları devirmiş köy evleri, masal gibi manzaraları geride bırakıyorum. Yol üzerinde bir aile işletmesi olan Akkaya Çiftliği’ni görünce ister istemez mola zamanı geliyor. Yemyeşil bir doğanın ortasında atlar, ördekler, tavuklar ve bunların çevrelediği masalar. Akkaya Çiftliği günün her öğününde temiz hava, bol gıda sunan bir kır restoranı.

Akkaya Çiftliği

Robinson Beach

Göksu
Robin's Nest Otel

Mints Otel


Kilimli Koyu

Ağva yolunda karşıma birçok plaj çıkıyor. Robinson Beach’in aydınlık, ışıl ışıl manzarasına bırakıyorum kendimi. Çiftlikler, plajlar derken iki dere ve bir denizin çevrelediği Ağva doğanın sihirli değneğinin yarattığı mucizeye dalıp gidiyorum. Göksu ve Yeşilçay Ağva’nın yaşam kaynağı. Göksu deresi Ağva’ya gelenlerin gözlerini kamaştıran bir cazibe merkezi. Zümrüt yeşili ağaçlar arasında sıralanan ahşap otelleriyle konaklamak için Şile’nin vazgeçilmez alanlarından. Göksu’da kanoyla gezinti yapmak, bir yakadan diğerine tekneyle geçmek, deniz bisikleti kiralayıp denize kadar inebilirsiniz.  Göksu Deresi kıyısında Robin’s Nest Otel’in tabiatın uzantısı gibi görünen restoranında ya da Mints Otel’in sakin havasında doğanın sesini dinleyebilirsiniz. Göksu kıyısı vakur tavrıyla gezginleri bırakmak istemese de Ağva’yı keşfetmek için sadece bir başlangıç.  Ağva’da deniz başka güzel, Yeşilçay’ın kıyı boyu bambaşka güzel. Hele fırsatınız varsa rotayı Ağva’nın az bilinen koylarından Kilimli’ye çevirmekte fayda var.  Farklı formlardaki kayalar arasında nazlanan Karadeniz ve sahildeki beyaz kumuyla Kilimli Koyu gerçekten saklı bir cennet.

Sözün dokumaya dökülmesi: Şile Bezi

Şile’de maharetli ellerin emeğiyle ortaya çıkıp, şöhreti dünyaya yayılan bir marka var “Şile Bezi”.  Buralara kadar gelmişken gerçek Şile Bezi’nin izini sürmemek olmaz.   Zamanımızda gerçek Şile bezine ulaşmak oldukça güç. Ama Şile’de geleneksel yöntemleri takip ederek, eski dokuma tezgahlarıyla Şile bezi üretimini sürdüren yerler de yok değil. Yerel birkaç atölyeyle birlikte geleneksel metotlarla üretimi sürdüren yerlerin başında Şile Belediyesi Şile Bezi El Sanatları Merkezi geliyor. Şile bezi, bez ayağı tekniğiyle dokunan bürümcük dokumadır. Bürümcük dokumada iplikler büküm oranına göre boyut kazanır. Böylece hem dokuma kendi doğal desenini oluşturur, hem de buruşuk yapısı nedeniyle vücuda yapışmadığı için ısı yalıtımı sağlar. Upuzun ve emek isteyen bir süreç Şile bezinin yaşamla buluşması. En kaliteli ham pamuktan iplerin bakır kazanlarda su ve un karışımında kaynamasıyla başlayan üretim, dokuma çözgüsünün hazırlanması, ipliğin usta ellerle dokunmasıyla bile sonlanmıyor.  Dokunan Şile bezleri Karadeniz’in tuzlu sularında yıkanıp Şile sahillerinde kurutuluyor. Nihayetinde Şileli kadınların ruhundan taşan biçimleri yansıttıkları nakışlarla süsleniyor Şile bezi. Ve sonunda saf Şileli bir kimlikle çıkıyor karşımıza, kendi hikayesi, kendi karakteriyle giriyor hayatımıza.

Şile Belediyesi Şile Bezi El Sanatları Merkezi
Şile Belediyesi Şile Bezi El Sanatları Merkezi

Tamamen doğal yöntemlerle üretilen Şile bezi, her türlü kimyasaldan uzak, katışıksız bir ürün. Şairlere ilham vermiş bu özgün dokuma dünyanın dört bir köşesine ihraç edilmekte. Şile bezi yerli ve yabancı moda tasarımcılarının da ilgisini çekmiş bir ürün. Son yıllarda Şile bezi rahatlığı ve doğallığıyla modaya yön veren organizasyonlarda yerini aldı. Şile bezini daha geniş kitlelere tanıtmak amacıyla Şile’de her yıl düzenlenen bir organizasyon var: Uluslar arası Şile Bezi Kültür ve Sanat Festivali.  Şile bezi adına yapılan bu festival sayesinde yerli yabancı birçok el sanatı ustası bir araya gelip ürünlerini sergiliyor. Farklı kültürlerin yerel sanatlarını birinci ağızdan izleme imkanı sunan festival her geçen sene daha büyük coşkuyla kutlanıyor. Bu yıl 8-14 Ağustos tarihlerinde yapılacak festival, yine dünyanın değişik köşelerinde geleneksel sanatlarını sürdüren sanatçıları ağırlayacak. Organizasyon süresince bazı ürünlerin yapım aşamasını görmek veya üretim süreciyle ilgili bilgi almak mümkün olacak. Üstelik çeşitli stantlarla satışa sunulacak el emeği ürünler festival ziyaretçilerine farklı bir alışveriş deneyimi yaşatacak.   Festival zamanı gidemeseniz de Şile’de başta Üsküdar Caddesi olmak üzere hemen her yerde Şile bezi ürünler satan butiklerden Şile anılarınızı hep canlı kılacak Şile bezinden dokunmuş giysiler, çantalar, şallar alabilirsiniz. 

Yeryüzü Pazarı: Katıksız ve doğal

Yemyeşil ormanların, verimli toprakların, tertemiz havanın egemenliğinde bir kasaba Şile. Köylüler hep hummalı çalışmalar içinde. Şile insanının özverili üretim faaliyeti Şile toprağının bereketiyle harmanlanınca ortaya çıkan ürünler harika fikirleri esinlemiş. Bir yıldır Cuma ve Pazar günleri Şile’de Yeryüzü Pazarı kuruluyor. Yeryüzü Pazarı sağlıklı beslenmenin kaynağı. Yeryüzü Pazarı ilk olarak İtalya’da ortaya çıkmış. Oluşumun dünyada bilinen adı Slow Food.  Şöyle bir Pazar düşünün, aracı olmadan köylü kendi ürettiği ürünü satıyor, tezgahtaki ürünler 40 kilometrelik alan içinde yetiştiriliyor, üretim için ata tohumu ve geleneksel yöntemler kullanılıyor, taze ve doğal ürünler pazarın bütün tezgahlarında arzı endam ediyor.  İstanbul’un bu kadar yakınında inanılmaz görünse de Şile Yeryüzü Pazarı bir yıldır bütün ziyaretçilerini bu ve daha bunun gibi birçok sağlıklı kriteri sağlayan ürünlerle besliyor.  “Organik” etiketini gördüğümüz ürünlerde bile şüpheye düştüğümüz şu günlerde Yeryüzü Pazarı’nın sürekli uluslararası ölçekte denetlendiğini de belirtmek isterim. Bu tamamen doğal pazarın tezgahlarında her türlü sebze meyvenin yanında reçel, yoğurt, süt, yumurta, sirke,  mısır unu, peynir, ekmek, tereyağı, Şile bezi gibi ürünlere de yer veriliyor. Yine de pazarın en gözde ürünleri Şile’de yetişen ve dünyanın en ünlü mantarlarıyla aynı kulvarda gösterilen mantarı ve dillere destan kestane balı.  Üstüne tereyağını yapan, yoğurdu mayalayan, soğanı yetiştiren çiftçilerle sohbet etme imkanı. Yabancı hissettirmeyen ve huzurlu bir alışveriş ortamı Yeryüzü Pazarı. Haftanın iki günü Şile’ye uğramak için de tatlı bir bahane.

 

Öneriler, Püf Noktaları


Yılın her mevsimi davetkar bir kasaba Şile. Kimileri kar altındayken seviyor Şile’yi kimileri doğanın yeniden canlandığı ilkbaharda. Hele yaz gelmişse koylarıyla, plajlarıyla tatil merkezine dönüşen kasaba, sonbaharda mantar turları nedeniyle ilgi odağı. Şile’de yetişen mantar türleri oldukça kaliteli bu nedenle talep mantar mevsiminde konunun meraklıları Şile’ye akın ediyor. Gerek deniz gerek doğa turizmini aynı anda sunabilen Şile’de her bütçeye uygun konaklama alternatifi bulunuyor. Yasemin Suit, Tümay Pansiyon/Apart  Şile merkezinden uzaklaşmadan keyifle kalınabilecek mekanlardan. 

6 yorum:

  1. Merhaba, bu güzel ve keyifli blogunuzu takipteyim :) saygılar

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar güzelmiş buralar. Fotoğraflar çok güzel.

    YanıtlaSil
  3. Fotoğraflar ve verilen bilgilerle harika bir tanıtım yazısı olmuş. Şile'yi yeni haliyle görme isteği uyandırıyor. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. blogunuzu izlemeye aldım sizide blogum beklerim :)

    YanıtlaSil
  5. Deniz fenerleri tutkum; buraları İnşallah görüp uzun uzun pozlamak nasip olur. :)

    YanıtlaSil
  6. Ne güzelmiş huzur veriyor insana hiç gitmedim umarım gitme imkanı bulurum

    YanıtlaSil