30 Nisan 2017 Pazar

Şöhreti Kilometresinden Büyük: Çınarcık

 Denizler aşıp yeni yerler görme hevesimiz bitmiyor, bitemez. Birçok İstanbullu için nesilden nesile geçmiş bir tutkuya doğru yol alıyoruz. Rotamız Marmara’nın kadirşinas kasabası Çınarcık. Turist olarak gidilip, müdavimi olarak dönülen yerler listesinin en popülerindeyiz. Çay bahçelerinde kağıt helvaların yendiği, çınarların gölgesinde denize girildiği, gün batımına İstanbul’un uzak ışıklarının karıştığı bir keyfin içindeyiz.


Çınarcık, büyük şehir insanının ruhunu serinleten bir kaçış noktası. Okullu çocukların yaz hayali, çalışma temposundan yorulan yetişkinlerin serin gölgesi burası. Özellikle İstanbullu için tatilin klasik adreslerinden biri. Günübirlik de gelseniz, günleri haftalara da bağlasanız yine de tadına doyulamayan yerlerden. Aklımda bu düşüncelerle, gökyüzünün bulutlarla işgal edildiği bir İstanbul sabahında Yenikapı Terminali’nden kalkan gemimle ben de Çınarcık’ın yoluna düşüyorum. Yenikapı’dan Çınarcık’a deniz üzerinde yaptığım yolculuk bir saat sürüyor. Bu kadarcık zamanda başka bir şehirde, başka bir coğrafyada olmanın yarattığı his muhteşem. Çınarcık güneşli bir merhabayla bütün yolcularını karşılıyor. Günün her saati şenlikli olan İskele Meydanı’nda biraz etrafı izliyorum. Baloncular, helvacılar, güvercinler, bisiklete binenler, paten kayanlar derken az sonra sahneye enerjik melodiler yayan bir tren giriyor. Oyuncak bir trenin büyükler için olanı gibi bir şey bu tren. Meydandan binip Çınarcık’ı neredeyse bir baştan bir başa bu eğlenceli vagonlarda turlayabiliyorsunuz. Büyük-küçük herkes trene binmeye can atıyor. Öğlende başlayan trenli gezmeler, gece yarısına kadar devam ediyor.  



Kio’dan Çınarcık’a…

İskele Meydanı’nın sağında ve solunda göz alabildiğine bir koy olarak uzanıyor Çınarcık. Bu masmavi dekor içinde sıra sıra çınar ağaçları selam duruyor. Yılları devirmiş çınarlar bölgeyle özdeşleşmiş. Kasabanın şimdiki adının da bu çınarlardan geldiği düşünülüyor. Çınar bölgenin o denli ayrılmaz bir parçası ki 1994 yılından beri her yaz Altın Çınar Festivali düzenleniyor. Yaz coşkusuna  uygun olarak müziği, dansı ve sanatın farklı dallarını bir araya getiren festival bölgenin sosyal yaşamına bambaşka bir soluk katıyor.
 Anadolu’nun dört bucağı gibi erken devirlerde kurulmuş merkezlerden biri Çınarcık. Frigler’den Bizans’a kimler gelmiş geçmiş bu topraklardan. Korunaklı limanı sayesinde Bizans ve Osmanlı döneminde yıldızı parlamaya başlamış bölgenin. Rumlar Kio adını vermiş bu topraklara “Temiz havası olan şehir” anlamında. Gerçekten de bugün bile mis gibi havası var Çınarcık’ın. Yapılan araştırmalar ülkemizin en temiz havası olan ikinci yeri olduğunu gösteriyor bu bölgenin. Üstelik uzun yıllardır astımlı hastalara bile şifa bulsunlar diye Çınarcık seyahati reçete ediliyor.
Tertemiz havayı içime çekerek kasabanın eskilerinden Beyaz Bahçe’ye yöneliyorum. Beyaz Bahçe, palmiye ağaçlarıyla süslü duvarları, sahile ve iskeleye hakim konumuyla Çınarcık’ın ünlü çay bahçelerinden biri. Özellikle gün batımına karşı içilen okkalı kahveleri ve yaz sıcağına karşı bire bir olan ev yapımı limonataları Beyaz Bahçe’nin geleneksel lezzetlerinden sadece ikisi. Beyaz Bahçe’nin sakin atmosferinde biraz soluklandıktan sonra, eşyalarımı bırakmak üzere Çınarcık’ta kaldığım her günü daha bir güzel kılan Çınarcık Hotel’e doğru ilerliyorum. Kısa bir yürüyüşün ardından ulaştığım Çınarcık Hotel’de muazzam bir manzaraya açılan, ferah bir odaya sahip oluyorum. Gözlerimi masmavi sular ve yemyeşil çınarlarla donanmış odamın manzarasından zorla alarak kendimi tekrar Çınarcık’ın caddelerine atıyorum. Sahil boyu allı morlu çiçekler gibi açılmış şemsiyeleri takip ederek yeniden İskele Meydanı’na süzülüyorum. Burası aynı zamanda dolmuş ve taksi gibi ulaşım araçlarının da kalkış noktası.  Çınarcık’ın mavi bayraklı sahili Kum Plajı yakından görmek için bir dolmuşa atlıyorum. Kısacık bir yolculukla Teşvikiye mevkiinde bulunan Kum Plaja iniyorum. Teşvikiye bölgesi muhteşem kumsalı sayesinde bir Çınarcık seyahatinde mutlaka uğranılması gereken yerlerin başında geliyor. Sahil boyunca birbirinden keyifli beach’ler sıralanıyor.  Bölgenin en gözde mekanıysa Cemos Beach. Konuklarına su sporlarından, beach partilere kadar sezon boyunca sürprizler hazırlayan Cemos Beach’te harika bir geç kahvaltı ediyorum. Cemos Beach’te tatilciler güne böyle lezzetli bir kahvaltıyla başlayıp, güne mavi sularda devam ediyorlar. Bazı geceler tanınmış seslerin performansları bu kumsalı inletiyor. Bu arada Çınarcık’ta ritmi hiç düşmeyen bir gece hayatı var. Gece kulüpleri, beach partiler, konserler Çınarcık gecelerinin vazgeçilmezleri arasında. Yaz mevsimi festivaller, konserler, beach partilerle neşe içinde  geçiyor buralarda.


Çınarcık Hotel'in ufku


Cemos Beach


Cemos'un plaj kahvaltısı



Beyaz Bahçe

Liman Restoran, Çınarcık'ın klasiklerinden.

  Çınarcık'ta dondurmalarıyla ünlü sıra sıra birçok dükkan var. Her birinin önü kuyruk. Benim favorim Özer Usta'nın işlettiği Özkaymak oldu. 


Erikli Yaylasına Doğru...

Çınarcık’la Teşvikiye arası keyifli bir yürüyüş ve bisiklet parkuru. Ama sporla iç içe bir seyahat planlıyorsanız Teşvikiye’nin hemen yanı başındaki Erikli Yaylası’nın yolunu tutmak gerek. Teşvikiye’den Erikli’ye tırmanış yeşilin sizi sarıp sarmalamasıyla sürüp gidiyor. Küçücük köy evleri, koyun sürüleri, zaman zaman görüş açımıza giren bir akarsuyla yaşadığımız coğrafyanın güzelliğine şapka çıkarıyoruz. Aracımız kıvrıla kıvrıla yükselen bir yol hattında ilerliyor. Zümrüt yeşili tabiat Erikli Yaylası’nın doğal güzelliklerinin habercisi gibi görüntüler sunuyor. Etrafta azimli bisikletçiler pedallara yüklenmiş durumda; parkur zorlu fakat herkes halinden memnun görünüyor. Erikli Yaylası artık dokunacak kadar yakın. Şimdi doğanın sesi başlı başına bir orkestraya dönüşüyor. Ağaçlar arasından adeta kutsal haleler saçarak süzülen gün ışığı ve sonsuz bir döngü içinde akan şelalenin sesiyle kusursuz bir tablonun içinde buluyorum kendimi. Yolculuğun bütün yorgunluğu akan suyla yok oluyor sanki. Asma köprülerden geçip, ağaç dallarından gök yüzü görünmüyor zaman zaman. Tabiatın sonsuz hakimiyetine, toprak kokusuna esir oluyorsunuz. Buraya bir kere gelince bütün bir günü burada geçirmemek için hiçbir sebep yok. Bisikletle buralara kadar pedal çevirenler yolculuklarını piknikle tamamlıyor. Kesin olan şu ki gündelik telaşlar Erikli’de çok gerilerde kalıyor ve hiç umursanmıyor…



Çifte Şelale

Toprak yollardan, doğanın ahengini bozmadan kurulmuş çay bahçelerinden geçiyorum. Küçük dereler üzerine atılmış ahşap masalara gün ışığı bir ressamın paletinden çıkmış gibi düşüyor. Değil masalarda oturmak, bu sahneyi izlemek bile başlı başına güzel. İlerleyişim Çifte Şelale’nin bütün haşmetiyle önümde belirmesiyle son buluyor. Doğanın mucizelerinden biriyle karşı karşıyayım. Şelale kendisine kavuşanları güzel manzarasıyla ödüllendiriyor.
Çifte Şelale’den ayrılmadan tabiatın yarattığı resimde kendime de bir yer açarak Hanımeli Gözleme’de kısa bir mola veriyorum. Sobada fokurdayan çaylar, taptaze yeni açılmış gözlemeler suya kondurulmuş ahşap masalara servis ediliyor. Gün batmadan Erikli’nin diğer mücevherlerini görmek için Dipsiz Göller’e doğru yola çıkıyorum. 530 metre rakımda bulunan Dipsiz Göller biri büyük, diğeri biraz daha küçük olmak üzere iki gölden oluşuyor. Sazlıklar, ağaçlar, bulutların gölde titreşen yansımalarıyla söze dökülemeyecek enfes bir manzara önüme seriliyor. Güneş Çınarcık semalarını kızıla boyayıp yerini yıldızlı geceye bırakınca ben de Çınarcık Hotel’deki huzurlu odama dönüyorum. Sabaha dalga sesleriyle uyanıyorum. Zira Çınarcık Hotel’de yeni güne odanızı dolduran dalga sesleri ve deniz kokusuyla başlıyorsunuz.





Garip bana poz verirken.


Çınarcık Hatırası

Günlerden Çınarcık pazarı olunca ister istemez kalabalık sizi alıp pazara götürüyor. Pazarın çoğunluğu çevre köylerden gelen köylüler ve onların bahçelerinde yetişen ürünlerle dolu. Bölgenin alameti farikası zeytin ve zeytin yağı tezgahların baş tacı. Çınarcık ve civarının diğer dillere destan ürünü Kızılcık. Şenköy’ün kızılcığı ve kızılcıktan yapılan reçelleri, şerbetleri pazarın arananları arasında. Antik çağlardan beri şifa kaynağı olarak kullanılan kızılcığın kıymetini biliyor Şenköylüler ve her yıl kızılcık adına festival düzenliyorlar. Sıcak kanlı, güler yüzlü köylüleri pazarda bırakarak denize girenlerin çevresinden dolaşıp Çınarcık Limanı’nın yolunu tutuyorum. Limanın girişinde türlü türlü numaralarla peşimi bırakmayan Garip’le tanışıyoruz. Garip limanın oyuncu ve sevgi arsızı köpeği. Limanda sağa sola konan karabataklar ve martılarla pek iyi anlaşamasa da insanlara karşı son derece sevgi dolu. Çınarcık Liman’ı keyifli bir gezi alanı. Duvarları resimlerle donatılmış, tam uçta “Çınarcık Hatırası” olarak anılarda yer edecek deniz feneriyle, fotoğraf severlerin kaçırmaması gereken yerlerden biri.
Liman ve çevresi kafeleri, restoranları, plajlarıyla Çınarcık’ta hareketli bir bölge. Burada güneşe ve denize doyduktan sonra dilerseniz Hasan Baba Mesire Yeri’ne ulaşabilirsiniz. Çınarcık’ı tepeden gören bir konumda bulunan Hasan Baba envai çeşit ağaçları ve şehre olan yakınlığıyla piknik yapmak isteyenler için biçilmiş kaftan. 


Bu pazar çok güler yüzlü pazarcılarla dolu. 


Kızılcık ve zeytin


Hasan Baba Mesire Alanı


Gittiğim yerde illa ki bir yağmur, bir fırtına, bir sel olur. Çınarcık'ta da gelenek bozulmadı.

Veda Busesi

Çınarcık, İDO'nun dergisi Sealife için yaptığım yolculuklardan biriydi. Çınarcık'tan Esenköy'e kadar uzun bir yazının şimdilik Çınarcık bölümünü aktardım. İlerleyen günlerde yazının Esenköy bölümüyle karşınızda olacağım.


Not:Açılış fotoğrafının yayın hakları  Çınarcık Belediyesi'nde olup, izin alınarak kullanılmıştır.