13 Mayıs 2020 Çarşamba

Kleopatra Havuzu: Antik Çağ'da Yüzmek

2020'ye aslında çok keyifli başlamıştık.
 İlk yolculuğumuz üzüm bağlarıyla kuşatılmış, Antik Çağ'ın kutsal kenti Denizli'ydi. Ege ve Akdeniz'i birleştiren Denizli için anlatacak çok şey var. Ancak başlangıç yazısı olarak 2800 yıllık geçmişiyle Kleopatra Havuzu'nda karar kıldım. Zira Denizli kesinlikle "1-2 gün yeter, oradan Salda'ya ya da İzmir'e geçersiniz." şehri değil. Böyle diyenler, Denizli'yi yeterince gezmemiş ve gönülden sevmemiş olanlar. 


Gezegenin en şanslı coğrafyalarından birinde yaşıyoruz. İnsan Pamukkale'yi dünya gözüyle görünce tamı tamına böyle düşünüyor. Pamukkale ve sırtını dayadığı Hierapolis, Anadolu'nun efsanelerle örülü geçmişine uygun, fantastik bir dekor içinde gezginleri düşle gerçek arasında bir yolculuğa çıkarıyor. Pamukkale ve Hierapolis, çift isimli kullanımdan ötürü iki ayrı yermiş gibi algılanıyor ama değil. Aslında buranın adı Hierapolis fakat söyleniş kolaylığı sebebiyle Pamukkale adı Hierapolis'ten daha meşhur. Kent bilinen tarihinde Bergama Kralı II. Eumenes tarafından kuruluyor. Şehrin adı, krallığın efsanevi kurucusu Telephos'un Amazonlar Kraliçesi eşi Hiera'dan ilham alıyor. Böyle gerçeküstü bir yere de bir Amazon kraliçenin adı yakışır tabi ki...

Kentin kaderi şifalı sularıyla şekillenmiş binlerce yıldır. Bütün zamanlar boyunca termal tedavi merkezi olarak, insanlar önce sağlık,sonra beyaz travertenlerin güzellikleri için düşmüşler bu kentin yollarına. Şimdi de değişen bir şey yok aslında, termal hala şifa kaynağı, travertenler hala benzersiz, seyahat etmek fazlasıyla baştan çıkarıcı.



Hierapolis'in doğal ve kültürel mirası 1988'den bu yana UNESCO tarafından tescilli. Antik Havuz da UNESCO'nun koruma altına aldığı sit alanı içinde yer alıyor. Termal su kaynaklarından beslenen havuz dört mevsim 36 derece ve 5,8 PH değerine sahip. Havuz günümüzdeki görünümünü M.Ö. 7. yüzyılda yaşanan depreme borçlu. Depremle birlikte bir kısmı Apollon Tapınağı'na ait parçalar suyun içinde kalmış. Havuza girince sütunlar,merdivenler, arşitrav  parçaları arasında yüzüyorsunuz. Bir zamanlar yakışıklı general Marcus Antonius'la buluşmak üzere Anadolu kıyılarında soluklanan Kleopatra'nın da bu havuzun şanını duyup, bu sularda kulaç attığı gibi bir mit var. Cilt sağlığına iyi gelen bu suyun, Mısır'ın en etkileyici figürlerinden birini Hierapolis'e kadar çekme fikri çok cazip, lakin elde kanıt yok. Ama bütün zamanların en şöhretli kraliçesinin bu havuzda yüzdüğü düşüncesi bile havuza adının verilmesini sağlamış. Böylece Kleopatra'nın ezeli ve ebedi şöhreti çevresinde gelişen anlatı silsilesinde Hierapolis'te şanına yakışır bir yer edinmiş. 


Kleopatra ve Marcus Antonius / Frank Dicksee
İşte Ocak ayının nispeten serin havasında Hierapolis kapılarına dayandığımızda Antik Havuz'a girmek için hazırdık. Termometre 12 derecede güneşli bir gün, mevsimlerden kış, bütün Pamukkale'yi kuşatan Çinli turistler havuza bakmıyor bile. Böyle bir ortamda biletlerimizi aldık (50 TL). Mayo, havlu, parmak arası terlik gibi gayet yazlık bir içeriğe sahip olan küçük valizimiz için bir dolap kiraladık (10 TL). Havuzun arkasındaki kabinlerde üstümüzü değiştirip, havuza atladık. Birkaç Rus turistle havuzun sakin günlerinden biriydi. Görevliler kış mevsiminin sakin geçtiğini dile getirdi.



Açıkçası yazın sıcaklığın 35 derecenin altına düşmediği Denizli'de üzerinden dumanlar çıkan, 36 derecelik bir suya girmek istemezdim ama Temmuz- Ağustos aylarının Antik Havuz'un rekor ziyaretçiye ulaştığı bir zaman olduğunu da belirteyim. 
Antik Havuz için alınan biletler iki saat için geçerli. Havuzun içine elektronik aletlerle girmek yasak. Selfie çubuğu, su altı kamerası gibi şeyleri unutun ve havuzun tadını çıkarın. Çünkü buradaki yüzme deneyimi başka hiçbir yere benzemiyor. Bir kere açık havada olduğu için termal havuzların boğucu etkisi burada yaşanmıyor. Mavi gökyüzünün altında mevsim kış olsa dahi üşümüyorsunuz.  Öte yandan antik kalıntıların etrafında yüzerken gerçekten Helenistik Çağ'a geçiş yapıyorsunuz. Ve tabi ki dünya üzerinde havuzunda yüzebileceğiniz kaç antik kent var diye düşünmeden edemiyorsunuz? 
Sudan çıkınca kabinlere geri dönüp duş alıp,saçınızı kurutabilirsiniz. "Saçımızı ıslatmayız aa kış günü." gibi iddialı cümleler edebilirsiniz, ancak pratikte o pek öyle olmuyor. Buradan Antik Havuz yetkililerine sesleniyorum: Bir tane saç kurutma makinesi sizce de az değil mi sayın yetkililer?
Daha sonra giyinip, süslenip Hierapolis'i gezmeye devam edebilirsiniz tabi haliniz kalırsa. Bilenler bilir termal su biraz daha yorucudur. Eğer mümkünse iki ayrı günde Hierapolis'e gelinmesi daha uygun. Anahtarı geri verdiğinizde, görevli 10 TL'lik dolap ücretini iade ediyor. Ama aynı gün ören yerini de gezme planınız varsa çantayı dolaba kitleyip, akşam ayrılırken anahtarı iade edin. Bu da ıslak havlularla dolaşmamak adına hayat kurtaran bir tüyo. 
Son olarak sadece havuza girecekseniz bile Müzekart çıkartmanız ya gerekiyor. Daha sonra havuz için bilet almanız lazım. 



Veda Busesi

Denizli'yi anlatmaya gelecek yazılarda devam edeceğim. Virüsün Çin'i kasıp kavurduğu günlerde yerin göğün Çinli kaynadığı Pamukkale'deki Çinli turistlerden kaçışımız; ince çoraplarla travertenlere tırmanışım; Zafer Gazozu eşliğinde Laodikya'yı keşif; şarap diyarında şarap tadımı yapılamaması; Tripolis'in güzelliği; Kocabaylar Kebap'ta Hüsamettin Usta'nın elinden yenen kuzular ve çok daha fazlasını anlatacağım. Şimdilik sağlıcakla kalın...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder