18 Ekim 2020 Pazar

Ekim'de Gel: Bozcaada


Martı çığlıklarının feribot düdüklerine eşlik ettiği sabahlar, çiçekli dalların sardığı taş evler, domates reçelinin tadı ve üzümün buğusu… Bozcaada, sonbaharda bizi çağırıyor. 

 

Geyikli İskelesi’nden kalkan feribot kusursuz bir mavilikte yol alıyor. Denizin nerede bitip gökyüzünün nerede başladığı fark edilmiyor. Kuzey rüzgârının gücünü hissettirdiği, martıların kanat seslerinin gökyüzünde yankılandığı bir yolculuk bu. Bulutsuz maviliğin sonunda, tarihin babası Herodot’un “Tanrı’nın insanları uzun ömürlü olsun diye yarattığı yer” olarak anlattığı Bozcaada beliriyor. Görkemli bir kale, güven veren bir liman, beyaz gölgeleri suda titreşen sandallar ve üzerindeki sabah mahmurluğunu demli çayla gidermeye çalışan adalılar…

Tarihte Tenedos adıyla anılan Bozcaada, defalarca el değiştirmiş. 15. yüzyıldan itibaren Türklerle Rumlar Ege’nin bu turkuaz kıyısında koyun koyuna yaşamış. Bozcaada, yerel dokunun kendine has inceliğini, mutfağın çeşitliliğini, adanın huzur veren ferahlığını yüzyıllar süren bu birlikteliğin muazzam uyumuna borçlu.


Beyaz badanalı evlerin gölgesinde ilerleyip pencerelerden sarkan küpe çiçeklerini izledikçe, insan bütün telaşını denizin öte yanında bıraktığını hissediyor. Geçici bir süre için bile olsa, adalı olmanın ayrıcalığını yaşamak için Rum ve Türk mahallelerini yürüyerek keşfetmek gerekiyor. İyotla kekik kokusunun birbirine karıştığı Arnavut kaldırımlı sokaklardaki gezintinize insanı ters yüz eden, kuzeyden esen rüzgârlar eşlik ediyor. Denizin, incirin, salkım üzümlerin rehberliğinde ada kendini anlatsa da daha derin bir ada hikâyesi için Bozcaada Müzesi ve Yerel Tarih Araştırma Merkezi’ni ziyaret edebilirsiniz. Bir ada evinde faaliyet gösteren müze, Bozcaada’yla ilgili benzersiz bir koleksiyona sahip. Etrafı kuş bakışı izlemek içinse kaleye tırmanabilirsiniz.

Bir adanın yazgısı denize bağlıdır. Bozcaada, onu çevreleyen serin suları ve güçlü rüzgârların estiği koylarıyla tatilcilerin içini ürpertse de, yine de vazgeçilmez. İncecik kumu ve cam gibi deniziyle Ayazma Plajı, adanın kendisi kadar ünlü. Ancak şöhretin bedeli olarak her zaman kalabalık olduğunu belirtmekte fayda var. Ayazma’nın hemen yanı başında yer alan Sulubahçe ise daha çok adanın yerlisinin tercih ettiği, kendi halinde, sade ve sakin bir plaj. Adanın su altı zenginliğini izlemek içinse en iyi seçenek, bölgenin el değmemiş koylarından biri olan ve Akvaryum olarak da bilinen Mermer Koyu.


Bağcılık bu toprağın kadim geleneklerinden biri. Erken dönemlerde bile adada basılan sikkelerde üzüm salkımı görülüyor. Üzüm  tarih boyunca değer verilmiş, adaya kattığı berekete minnet duyulmuş bir ürün. Adanın bereketinden meydana gelen dört çeşit üzüm var: Kuntra ve karalahnadan oluşan kırmızı üzüm ile çavuş ve vasilakiden oluşan beyaz üzüm. 

Kalabalıkların çekilmesiyle birlikte adada hayatın her zamanki ritmine döndüğü ekim ayı, sezon bitmeden son bir kez daha denize girmek isteyenler için de ideal. Üstelik ekim ayı, deniz suyu sıcaklığının da en yüksek olduğu dönem. Bu mevsimde bağ evlerini ziyaret edebileceğiniz gibi, ihtiyar bir çınarın gölgesinde yavaş akan zamanın tadını çıkarabilir, uzun kahvaltılarla başladığınız güne dilediğinizce devam edebilirsiniz. 



Ada Sofrası

Ege’nin bereketinin sofralara taşındığı Bozcaada, otlar, deniz ürünleri ve türlü türlü mezeden oluşan özel bir yemek kültürüne sahip. Rum Mahallesi ya da liman tarafında yer alan restoranlar, lezzetli bir akşam yemeği için keyifli seçenekler sunuyor. Adanın bir diğer meşhur lezzeti ise reçelleri. Muhteşem rayihası ve göz kamaştıran renkleriyle kendi çapında şöhret olan bu reçellerin öne çıkan ikilisi ise domates ve incir.  

Kuru etli menemeniyle Asude Ada, patlıcanlı böreğiyle Lalezar Kahvaltı Salonu, iştah açıcı sunumuyla Patiska Bağ Evi, güne güzel bir kahvaltıyla başlamak için ideal. Adanın meşhur pastanesi Çiçek’in 150 yıllık Rum lezzeti olan damla sakızlı, bademli kurabiyesini ve tarifi yedi kuşak öteden bugüne aktarılan Hacı Tahir badem kurabiyesini de tatmadan dönmeyin.


*AtlasGlobal Hava Yolları'nın uçak içi yayımı,  Glober'ın Ekim 2019 sayısı için kaleme aldığım Bozcaada yazısı.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder