29 Haziran 2022 Çarşamba

Vapurdaki Kitaplar: Jean Teulé - #DansaDavet

Bu aralar diş sağlığı mazeretiyle uzun yolculuklara çıkıyorum. Cihangir'den Tuzla'ya dile kolay İstanbul turları. Taaa Tuzla'ya gidip gelmenin en güzel tarafı bir gün mutlaka okunması kesin ama hep sıranın sonunda yer alan kitapların listede öne alınması oldu. Kalabalığa rağmen dikkati üstünde tutan, olası tuhaflıklara aldırış etmemeyi sağlayan, yoğun konsantrasyon gerektirmeyen ama içten içe merak uyandıran, taşıma kolaylığıyla adeta ideal sevgili fotmatlı kitaplarla Tuzla yolculuklarımla seviyeli bir ilişki içindeyiz. 



"Yokluğunda çok kitap okudum" sözleriyle mütemadiyen dilimize dolanan Mustafa Sandal şarkısını "Yolculukta çok kitap okudum" biçiminde yeniden yapılandırdım.
Karikatürist #jeanteulé imzalı #dansadavet de vapurlanmış kitaplar lisesine girdi böylece. Karikatürist dediğim ama bu eksik bir tanımlama Jean  Teulé daha önce İntihar Dükkanı isimli aşırı satan bir kitabın da yazarı; o kitabı okumadım, öncelikle onu belirteyim. 
Dansa Davet , 1518 Haziran'nında bugün seyahat yazarlarının "masal şehri" klişesiyle tanımladıkları Strasbourg'da bir annenin açlıktan sütünün kesilmesi ve bebeğini pis kanallardan birine attığı dramatik bir açılış yapıyor.
Kitabın isminin insana verdiği coşkunun dağıldığını hissediyorum şu an!
Şehirde yoğun bir kıtlık ve sefalet var; bir de her an kapıyı çalabilecek Türkler!
Açlık öyle bir boyutta ki insanlar midenin sindireceği hatta sindiremeyeceği her şeyi yiyor. Küçük çocuklarını bile...
İşte bu ortamda o bok kokan , leş sokaklarda (henüz AB kriterleri yok tabi) bir dans salgını başlıyor.  İnsanlar acıyla kendinden geçiyor, ölene dek dans ediyor. 

"İki haftadan kısa bir sürede, on altı bin nüfuslu şehirde bin kişinin dans ettiği bir durumla karşı karşı karşıyayız. Sonbahar gelmeden bütün Strasbourg balo salonuna dönecek demek! diyen Drachenfels'e karabasan çöküyor. "Düşünüyorum da birkaç yıl önce Erasmus, Strasbourglular hakkında 'Romalıların disiplini, Atinalıların bilgeliği, Spartalıların kanaatkarlığı' diye yazmıştı. Lanet olsun şehre yeniden gelseydi, kıçı başı oynayanlar arasında yüzü şekilden şekle girerdi."

Tarihsel bir gerçeğin, zenginlikle kuşanmış bir şehri sefalete sürükleyen basiretsiz yöneticilerin ve din adamlarının Strasbourg'da neden olduğu dans vebasının romanı Dansa Davet, Sonra malum kilisede karşı devrim olacak, Protestanlık doğacak...
Fakat kitapta tabi karşı devrim tadımlık; anlatı dans vebası, yöneticiler ve salgın karşısında yapılmayanlar üzerinde yükseliyor . Mükemmel bir dönem panoraması çizilmiş, şehrin sokakları, mimarinin detayları, mamur günleri geride kalan bir gravür atölyesinin hüzünlü hali, giyim tarzının incelikleri, hatta ortamdaki ağır kokunun ayrıntılarını fark etmeden yakalıyorsunuz. 

Hepsi de baron, kont, dük falan olan bu kilise mensuplarının (ücreti pek dolgun olan piskoposluk meclisi üyeliğine getirilmek için on altı göbekten soylu olmak gerek) vaadi böyle. Aylaklıkla beslenmiş, hiç çalışmadan rahat bir hayat süren şu rahibe kulak verin, arafta nasıl bir tek gün daha az kalabileceklerini tasavvur edemeyen dansçıları tehdit ediyor: 
"Endüljans belgeniz olmazsa şehir surlarının dışına, Hencker-huewel'e (cellat tepesi), kutsanmamış toprağa gömülürsünüz, dolayısıyla dirilmenizde imkansız olur!"
Strasbourg'un yüksek rütbeli papazlarının tanrısı acımasız bir alacaklıdır, günü geldiğinde günahları ve buranın halkının asla göremeyeceği bir bazilikanın inşasına yönelik vergiyi değerlendirecektir.

Üstteki alıntıdaki acımasız alacaklının inşası süren bazilikası, bugün önünde kilometrelerce kuyruk olan, tasarımında Michelangelo, Bramante, Bernini gibi adını duyunca kalbimizi dokuz sekizlik attıran imzaların bulunduğu Vatikan'daki San Pietro. Kitapta bu şekilde ipuçlarıyla dolu birçok gönderme yer alıyor. Tarihin en önemli sanat yatırımcısının kilise olduğunu her vesileyle (mesleğim gereği) dile getirdiğimden, kilisenin parayı buluş biçimine pek değinmediğimi bu cümlelerle anımsadım. 

Bu açıdan kitabı özellikle dönem arka planı bağlamında oldukça etkileyici buldum. Tarihsel perspektifte, konuyu anlatırken dönemleri başlıklarıyla ele almak çok konforludur. Orta Çağ'ın şak diye bitip Rönesans 'ın başladığını onun da katılığının ruhu sıkıp Barok'u tetiklediğini düşünenler ve bunu savunanlar bile vardır...Oysa bir devrin, öyle tek celsede kapanması gerçekte olanaklı değildir. Dönemler öyle "pasta dilimleri gibi birbirinden ayrılmaz " diyen büyüklerimiz tabi ki haklıdır ancak konumuz bu değil. 1516'da, bütün kitapların Rönesans'ı işaret ettiği dönemde halen Orta Çağ'ın ezici gücünün baş edilmezliğinin sıradan insanın hayatındaki aktif rolü Dansa Davet'in sunduğu geniş tablonun en önemli parçası. 

Veda Busesi

Dış mihraklarla(Türkler) korkutulan şehir halkının, duvarları kemirecek kadar aç kalması ve dans vebasının dramatik sonunu merak edenleri 104 sayfalık bir okumaya davet ediyorum. Konuyu uzatıp, bütün kitabı anlatmanın alemi yok. Yazarı benim gibi yeni tanıyorsanız da fevkalade bir tanışma kitabına "merhaba" deyin. Deseniz iyi olur yani. 



*Bütün altıntılar Jean Teulé/ Dansa Davet / Çev: Elif Gökteke /Sel Yayıncılık -2018

**Vapurdaki kitapların başlangıç yazısı da burada okunmayı bekler: 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder