Titanların
sonu…
Dev
transatlantiklerin en üstün araçlar sayıldığı çağın en muazzam gemisiydi
Titanik . Aslında bu yüzen ilah, üç kardeşten biri olarak tasarlanmıştı:
Olimpik (RMS Olympic), Titanik (RMS Titanic), Gigantik (RMS Gigantic)*. Üç isim
de bilinçli bir tercihi yansıtıyordu; Akdeniz mitoslarının kusursuz öğeleri
transatlantiklerde vücut bulacaktı.
Titanik Southampton'dan ayrılmadan önce
Titanik adını, Akdeniz mitolojisinin acımasız
ve dehşet verici görünümleriyle nam salan Titanlar’ından almıştı. Babasını
öldürüp, evlatlarını yutarak iktidarı ele geçiren görkemli Kronos en ünlü Titan’dı.
Kronos’u ve kardeşi diğer Titanlar’ı alt eden ise oğlu Zeus olmuştu. Zeus başta
babası olmak üzere Titanlar’ı toprağın altında hapsetti. İktidarı Olimposlu
üçüncü kuşağa kaptırsa da bu tanrıların, zarafeti ve ölçüleriyle o güne kadar
hayali bile çok uzak olan bir geminin adı olması şaşılacak bir şey değildi.
Resim: Düşen Titan, Thomas Banks (1735-1805), Kraliyet Sanat Akademisi, Londra
Antik
Çağ’ın görkemli tanrı neslinin adını taşıyan bu dev transatlantik görenlerin
bütün beklentilerini karşılıyordu. 269 m uzunluğuyla baş döndürüyor, 3547 yolcu
kapasitesiyle rekor kırıyor, üstelik dekorasyonu ve teknolojik donanımıyla
sarsılmaz bir güven sunuyordu.
İlk seferini yapacak olan Titanik'in White Star Line tarafından verilen ilanı.
Titanik'in Sonu…
14
Nisan 1912’de Titanik, Kuzey Atlantik’in öldürücü soğukluktaki sularında
kayboldu. Teknoloji, ihtişam, konfor,
güç ve prestij bileşimi olarak 26 ayda yapılan gemi birkaç saat içinde tarihin
en trajik sembollerinden biri oluvermişti.
Resim: http://www.popartuk.com/education/titanic-tragedy-gn0658-poster.asp |
Yola
çıkışından batışına kadar olan süre için binlerce senaryo yazıldı. Kurtulan
kazazedelerin 162 tanesi New York ve Londra’da ciddi biçimde sorgulandı. Ne
yazık ki yolcuların felaketle ilgili verdiği ifadeler de birbirini tutmuyordu. Kimilerine
göre Titanik buz dağının verdiği hasarla su almış, önce yükselmiş ve sonra da
ortadan ikiye ayrılmıştı. Diğer bir grup ise geminin bir bütün olarak
battığında ısrarcıydı. 1985 yılına kadar
geminin bütün olarak battığı kabul gördü. Yine de bu trajedinin kendi mitoslarını
yaratmaya başlamasına engel olamadı...
Gemisiyle kaybolan kaptan…
Saatte
40 km
hızla seyreden gemiye gün içinde beş buz uyarı mesajı gelmişti. Yani Titanik
sanılanın aksine süratli değildi. Hatta bazı kazanları yakılmamıştı bile. Kaptan Edward J. Smith çağı için bulunmaz
tecrübede bir deniz adamıydı.
Resim http://www.modestoradiomuseum.org/titanic.html |
Titanik'in Kaptanı Edward John Smith
Büyük kardeş gemi Olimpik’in de ilk seferi
Smith’in yönetimiyle gerçekleşmişti. Dünyanın en büyük gemisiyle yapacağı bu
ilk seferden sonra emekli olmayı planlıyordu.
Aslında Smith zamanın gemicilik kurallarını harfiyen uygulamıştı. Mevsim
itibariyle eriyen buzulların su üzerinde fazla olacağını hesaba katarak
rotasını oldukça güneye kaydırmıştı.
Ayrıca buz sahasında gemiyi yavaşlatmamak da 1900’lerin başında deniz
kurallarından biriydi. Amaç bu tehlikeli alanı mümkün olduğunca çabucak
geçmekti. Dolayısıyla geminin seyri
‘normal’ kaptanın planı ‘tutarlı’ görünmekteydi.
Titanik’de yok yok ama…
Titanik’deki
diğer bir acıklı hikaye filikalarla ilgili olandır. Gerçekten de yolcu
kapasitesine göre filika sayısı komiktir.
Gemideki herkesin hayatta kalabilmesi için toplamda 51 filikaya ihtiyaç
vardır ama sadece 16 filika ile yola çıkılmıştır. Bu bizim içinde bulunduğumuz zaman diliminden
ciddi bir ihmal gibi görünüyor olsa da Titanik’te dönemin yasalarına göre
olması gerekenden 4 filika fazla olduğunu belirtmekte fayda var.
Bir
sürü olumsuzluğun yanında Titanik’te alarm sistemi yok! 10000 ampul ile
aydınlatılan gemide, anons sistemi olmadığı gibi, çan benzeri el yordamıyla
kullanılabilecek araçlar da bulunmuyor.** Yani gemi personeli bütün yolculara tek
tek haber vermek zorunda.
Kusursuz batık…
Gerisini
zaten biliyoruz. Gemi kimilerine göre teknik kusurlardan, kimilerine göre
çarpma sonrası yanlış strateji uygulanmasından, kimilerine göre de bağlı
bulunduğu White Star Line şirketinin para hırsı nedeniyle sulara gömüldü.
Resim: 1943 tarihli Titanik filminin afişi |
Batışı öylesine spekülatif bir hal aldı ki
1514 kişiye mezar olan Titanik, 20. yüzyılın popüler kültürü içinde sarsılmaz
bir yere sahip oldu. Defalarca yüksek
bütçelerle filme alındı ve her seferinde bu filmlerin galasına katılacak bir ‘Titanikzede’
bulundu.
Atlantik’te geçen bir asır…
2012
ise Titanik için başka bir anlam ifade ediyor. Batışının yüzüncü yılında
basında kazanın trajik boyutu, yolcuların hazin sonu ve geminin her şeyin önüne
geçen görkemi uzun uzun anlatıldı.
Belgesel filmler güncellenerek yeniden gösterildi. James Cameron 1997
tarihli meşhur filmini sualtı görüntüleri ile zenginleştirip 3D olarak sundu.
Atlantik Okyanusu'nun süslediği Titanik
Ama
en önemli adım UNESCO’dan geldi. Birleşmiş Milletler’in kültür alanında
faaliyet gösteren birimi UNESCO’nun 2001 yılından bu yana yaşam varlığının
önemli zenginliği olarak su altı mirasını korumaya yönelik bir sözleşmesi
var. Titanik, 15 Nisan 2012’den itibaren
yani batışının 100. yılında 2001 tarihli Sualtı Kültürel Mirasını Koruma
Sözleşmesi kapsamına alındı. Sözleşme
yalnızca 100 yılı aşkın bir zamandır sualtında kalan gemileri kapsıyor.
Resim: http://en.citizendium.org/wiki/File:Robert-ballard-titanic.jpg
Titanik'e ilk inen kaşif Robert Ballard
Kanada
açıklarında 4 km
derinlikte yatan Titanik,1985 yılında kaşif Robert Ballard tarafından bulundu. Ballard’ın açtığı yol meraklılar ve işin
gerçeği daha çok yağmacılar için enkazı hedef haline getirdi. UNESCO’nun
verilerine göre 1985’den itibaren Titanik’e 800’e yakın dalış yapıldı. Bu
dalışların sıradan ekipman ve herhangi bir dalgıcın kendi başına üstesinden
gelemeyeceği bir serüven olduğu düşünülürse Titanik’in batık olarak taşıdığı
değer anlaşılabilir. Zaten suyun dibine inen hiç kimse de eli boş dönmedi. Bugüne
kadar enkazdan 5000’den fazla parça karaya çıkartıldı; karşılığında enkaza her
nevi atık ve çöpleri kaldı. Bütün bu olanlar göz önüne alındığında batığa
uluslararası bir koruma sağlanmasının ne kadar önemli olduğu
anlaşılabilir.
'Sualtında duracağına karaya çıkartalım' diyenler olabilir. Ancak sualtı batıkları suyun içinde ne kadar kalırlarsa o kadar uzun ömürlü oluyor. Bunlar karaya çıkartıldığında sualtındaki ortama yakın bir çevre yaratmak gerekiyor. Aksi halde kısa sürede çürüyüp gidiyor. Dolayısıyla Titanik'i bozmadan bulunduğu derinlikten çıkartıp sergileme şansı maalesef yok. Dev enkaz battığı yerde, bütünlüğü bozulmadan denizin izin verdiği zamana kadar varlığını sürdürecek.
Amerika’da müzayede, İrlanda ve Kanada’da anma…
Ve
tüm zamanların en ünlü batığından çıkartılanlar, Titanik’in batışının yüzüncü
yılı nedeniyle Amerika'da müzayedeye çıkarıldı. Müzayede de satılacak eşyalar arasında
neler yok ki; geminin teknik aksamından parçalar, porselenler, mücevherler, orijinal yolcu
bileti, yemek menüsü, gözlük gibi kişisel eşyalar, yemek takımları ve daha bir
sürü şey.
Resim:http://news.monstersandcritics.com/usa/features/article_1684252.php/Titanic-Auction-Pictures?page=5
Titanik'in bağlı olduğu White Star Line şirketinin logosunu taşıyan fincan ve tabak
Titanik'in bağlı olduğu White Star Line şirketinin logosunu taşıyan fincan ve tabak
Bütün bu sayılanlar rekor fiyata alıcı bulurken Titanik’in son yaşam
belirtilerinden biri olan ‘Bir buzdağına çarptık’ yazılı telgraf ile kazazedeleri
kurtaran, Carpathia gemisinin kaptanın tuttuğu not defteri bir yemek menüsü kadar
etmemiş. Koleksiyonerler beni hep şaşırtmıştır zaten! Müzayededen çıkan sonuçta
da görüldüğü gibi 100 yılda insan hayatının ederi pek değişmemiş.
Amerika’da
müzayedeler düzenlenip, milyon dolarlar havada uçarken, İrlanda ve Kanada’da ölen
1514 kişi için anma etkinlikleri düzenlendi. Kiliselerde, gemilerde ve mezarlıklarda toplanan insanlar Titanik'le sulara gömülenleri selamladı...
Meraklısına öneriler: Titanik'le ilgili basılı yayın çok fazla var. Fotoğraf kalitesi açısından Boyut Yayın Grubu'nun kitabı tatmin edici olabilir. 'Ben filmde ağlamaya doyamadım' diyenlere gerçek kazazedelerin anılarının da yer aldığı CNN Türk'te 100. yıl münasebetiyle yayınlanan belgeseli öneriyorum. Teknik açıdan daha fazla bilgi edinmek isteyenlere National Geographic ve History Channel'ın Titanik belgesellerini tavsiye ederim. UNESCO'nun Sualtı Kültürel Mirasını Koruma Sözleşmesi hakkında detaylı bilgi için UNESCO'nun sitesine uğrayabilirsiniz.
*Gigantik
(RMS Gigantic) adlı üçüncü geminin , Titanik’ten hemen sonra yapılması
planlanmış. Fakat Titanik’in batması nedeniyle yapımı başlayan gemiye Britanik
(RMSH Britannic) adı verilmiştir.
**Titanik'te yalnızca gözcülere ait çan bulunuyordu.
O telgrafın rağbet görmemesi bana da ilginç gelmişti.
YanıtlaSilBen olsam hiçbirini alamam:)Üzülürüm:)
Ellerine sağlık, hoş bir yazı olmuş.
Beğendiğine sevindim:) Koleksiyonerler alır:) Kemik falan çıkarılsa onu bile alan olur:( Eminim yani:)
Sildaha uzun uzun anlatsaydın ilgimi çekti:)
YanıtlaSilOooo ne şeref::)) Daha detayları başka yazıya artık:)
Silbir anda kendimi titanic görsellerini ve battığı noktayı google.earth'de ararken buldum :)
YanıtlaSilEtkileyici bir yazı olmuş. Devamı varsa devamını bekliyorum :)
Çok memnun oldum:) Bakalım Titanik'te çok yazılacak şey var devamı olabilir. Teşekkür ediyorum :)
SilAslı, bu Titanlarla ilgili bir çok postum bulunur severim kerataları birçoğunu yazdımdı bir örneğinin linkini veriyorum :))tavsiye ederim.
YanıtlaSilhttp://istanbulistanbulolali.blogspot.com/2012/03/neden-yorgunsun-herakles.html
Titanları ben de severim, 3. kuşak kadar olmasa da:) Bakıyorum hemen:)
SilSelam,
YanıtlaSilBloğunu yeni keşfettim ,harika bir içerik çok güzel paylaşımlar var.takipdeyim...sevgilerimle.
Çok teşekkür ederim:)
SilAyni donemlerdeki hikayeleri ve onemi ile bildigim Yavuz, midilli hatta nusrat mayin gemileri kadar ilgi cekici degil benim icin titanic'in batmis yada filmi cekilmis olmasi. Bence Sorun bizim milletin beyni ne kadar balik hafizali ve gundemi ne kadar sunni olmasi? Cumhuriyet doneminden tarih sahnesinin en basina kadar anli sanli bir milletin torunlayiz. Arada bunu bile hatirlamamiz ve bilincine varmamiz bize damarlarimizdaki dolasanin, Ataturk'un bizlere biraktigi hitabesindeki gibi ne kadar asil bir kan oldugunu, bilincli milliyetci, ulkusu olan, her konuda kendine cevresine ulkesine faydali ve vatan askiyla yanan bir birey olmaya yetecektir.
YanıtlaSilGenç arkadaşım, tamam doğru söylüyorsun da... Bu yazıyla alakasını bulamadım.
SilÇok güzel anlatmışsın. White Star Line hakkında da bir yazını okumak isterdim.
YanıtlaSil