13 Aralık 2022 Salı

İhtişamın Mütevazı Ressamı: Bronzino


Rönesans’ın isyankar eğilimi Maniyerizm’in Medici sarayındaki temsilcisi

Bronzino. Gizemli alegorik tabloların, sofistike portrelerin yaratıcısı. İhtişamı

sınırlı bir zarafetle yansıtan, saray portreciliğini çağdaş biçimde yorumlayan

bir Rönesans ustası.


Agnolo Bronzino, Rönesans’ın zaferini ilan ettiği, sanata, siyasete ve hayata

karıştığı 1503 yılında Angelo di Cosimo adıyla Floransa’da dünyaya gelir.

İlerleyen yıllarda saçının ya da teninin rengi sebebiyle Bronzino olarak anılacak

ve kendisi eserlerini bu isimle imzalayacaktır.

Dönemin Floransa’sı sokaklarında ünlü ressamların ve filozofların dolaştığı,

çarşılarında dünyanın dört bir yerinden gelen lüks ve egzotik ürünlerin yer

aldığı, devingen mizaçlı ve enerjik bir şehirdir. Ailesi yeteneğini fark edince ilk

eğitimini almak üzere Raffaellino del Garbo’nun atölyesine verilir. Del Garbo

atölyesi çoğunlukla dini eserler üreten ve Rönesans ilkelerini sıkı sıkıya

uygulayan bir yapı olarak çocuk yaştaki Bronzino’ya mükemmel bir altyapı

kazandırır. Eğitim hayatında asıl mihenk taşı Maniyerizm üstadı Pontormo ile

yolunun kesişmesiyle gerçekleşir. Pontormo ile birlikte Bronzino özgün

üslubunu inşa eder ve Florasa’nın varsıl sanat hamisi Medici ailesinin dikkatini

üzerine çekmeyi başarır.

16. yüzyıl Avrupa’da Mediciler’in geniş kitlelerce tanındığı, Floransa’da da siyasi

ve ekonomik bakımdan güçlendiği bir süreçtir. 1539’da Bronzino, bankacılık

faaliyetleriyle uğraşan ve Floransa’yı kültür ve sanat merkezi haline getiren bu

ailenin resmi ressamı olarak görevlendirilir. Aynı tarihte sanatçı, Floransa

büyük dükü I. Cosimo de Medici’nin, İspanya Valisi’nin kızı Eleonora di

Toledo’yla gerçekleşecek düğün organizasyonunun dekorasyonunu üstlenir.

Rönesans insanının çok yönlü dehasının bir temsilcisi olarak üzerine aldığı

görevi özenle yürütür. Bu çalışmalar sırasında hem I. Cosimo de Medici’yle hem

de Eleonora di Toledo’yla ilişkileri sağlamlaşır ve iş ilişkisi aynı zamanda

dostluğa dönüşür.


Bronzino bu dönemde kutsal kitap sahnelerinin yanında portreciliğiyle de adından söz

ettirmeye başlar. Portreleri duru bir netlik ve katışıksız bir mükemmellik

idealini yansıtır. Özellikle Toledo di Eleonora için yaptığı portreler, yeni bir

temsil geleneği yaratma konusunda çığır açar.

Toledo’lu Eleonora’nın oğlu Giovanni ile birlikte resmedildiği tabloda

duygulardan azade edilmiş iki hanedan mensubunu görürüz. Anne ve çocuk

arasındaki şefkatin yerini, izleyiciyi de saran resmiyet almıştır. Asalet simgesi

beyaz tenleri sedef kadar donuk, giysileri Floransa’nın en ihtişamlı ailesine

yakışır zenginliktedir. Düşesin elbisesindeki brokar kumaşın ağırlığı ve sertliği,

ellerin üstüne gelen bölümdeki ipekli kumaşın narinliği, işlemelerdeki özeni

hissetmemek olanaksızdır. Duruşundaki kusursuzluğu sağlamak için sert bir

korse giymiştir. Bilindiği gibi vücudu ikonik bir forma sokan korselerin

Avrupa’daki yükselişi tam da 16. yüzyıldır. Cenaze kostümü de dahil olmak üzere

bu korselerin erken kullanıcılarından biri Eleonora’dır. 


Düşesin elbisesinde

dikkati çeken stilize nar motifi onun anneliğine bilinçli olarak yapılan bir atıf olarak karşımıza çıkar.

Eleonora Doğu’dan gelen kumaşlara olduğu kadar, şöhreti Avrupa’ya yayılmış

İtalyan dokumalarını da tercih ediyordu ve işleme ustalarının en iyileriyle

çalışıyordu. 23 yaşındaki düşesin mücevherleri de Medici kimliğini ve

Eleonora’nın anneliğini, dolayısıyla Medici hanedanının kalıcılığını vurgulamak

üzere seçilmişti. Boynundaki büyük ve biçimli inciler Eleonora’nın güzelliğinin

yanında erdemli bir kadın olduğunu vurguluyor. Elbisenin omuzlarındaki altın

işlemeler ve saçlarını topladığı file de incilerle bezenmiş. İspanyol tarzında

fileyle geride toplanmış saçları inci küpelerini görünür kılıyor. Düşesin

mücevherleri incilerden ibaret değil, boynundaki inciler büyük bir elmasla

sonlanıyor. Belinde de elmas ve yakutlarla süslü bir kemer takıyor. Eleonora’nın

mücevherleri, Medici sarayının kuyumcusu ve heykeltraşı Benvenuto Cellini’nin

tasarımıdır. Düşesin giysi ve mücevher tercihleri bilinçli bir mesaj içerirken,

Bronzino’nun portre için seçtiği malzeme de aynı amaca hizmet eder.

Sanatçının fonda kullandığı mavi, lapis lazuliden elde edilen bir pigmenttir.

Rönesans boyunca pahalı olması sebebiyle çoğu zaman sadece Meryem Ana’nın

elbiselerinde kullanılan maviden ressam, katı bir zarafet içindeki Eleonora için

alışılmadık bir fon oluşturmayı seçmiştir. Figürü çarpıcı biçimde öne çıkaran fon, düşesin

başının etrafında bir aydınlık alan oluşturur. Dinsel resimlerdeki haleleri

anımsatan bu uygulama izleyiciye figürlerin erişilmezliğini bir kere daha

anımsatır.



İspanyol kökleriyle gurur duyan Eleonora, siyasi evliliklerin normal olduğu bir

devirde, kaderin cilvesiyle aşk evliliği yapmış şanslı bir kadın figürü olarak

karşımızda durur. Kritik dönemlerde kocasının görevlerini üstlenmiş, 11 çocuk

doğurarak Medici tahtını güvenceye kavuşmasını sağlamıştır. Düğün

merasiminden itibaren tıpkı eşi gibi İtalyan sanatçılarla sağlam ilişkiler kuran entelektüel bir karakterdi.

Bronzino, düşesin bugün dünyanın farklı noktalarında sergilenen birçok

portresini yaptı. Günümüzde Prag’ta yer alan Eleonora di Toledo tablosunda,

düşes kırmızı ve İspanyol tarzı bir elbiseyle görülür. Elbisenin omuz kısmındaki

incili detaylar Medici hanedanına bir gönderme ve düşesin istikrarlı tarzının bir

tekrarıdır. Ressam bu defa parmağındaki yüzüklerle ve elinin pozisyonuyla

Eleonora’nın tarihi rolüne dikkat çeker.



Not:  Vogue Türkiye Ekim 2021 sayısı için kaleme aldığım Bronzino'lu yazı. 

2 Aralık 2022 Cuma

İtalyan Lireti'nin Barok Çağı: Bernini

 

Başlığa bakıp, dudak bükenler, Bernini’ye paha biçemeyenler, Rönesans’tan çok kalbi Barok için atanlar toplanın İtalyan Merkez Bankası’na gönül koymaya gidiyoruz. Her ülkenin özgün parasının olduğu Euro’nun tekelleşmesiyle ortamın sevimsizleşmediği eski günlerden bir hatıranın peşindeyiz. 50000’lik İtalyan Liret’inin üzerindeki Bernini’ye çevrilen spotları yakmanın, ışığın aydınlığında biraz geçmişi kurcalamanın tam zamanı. Para yüzünden hep mutsuz mu olalım? Biraz da parayla saadeti konuşalım!


Geçtiğimiz günlerde mini dizi arayışları içerisinde dolaşırken, biraz 80'ler İtalya'sı görürüm umuduyla SanPa'yı (San Patrignano: Kurtarıcının Günahları) izledim. Neticede beklediğim İtalya'yı göremedim. SanPa bir belgesel olarak San Padrignano komününde Vincenzo Muccioli tarafından kurulan uyuşturucu bağımlılarına yönelik bir rehabilitasyon merkezinde geçen olayların gerçek hikayeleri ve görüntülerinden oluşuyor. İtiraf edeyim başından da kalkamadım, böyle şeyler daima ilgimi çeker. Neyse efendim belgeselin bir bölümünde San Patrignano'nun finanse edilmesi ve uyuşturucu piyasasında dönen büyük paralardan söz edilirken, banknotların üzerinde bir dizi sanatçı portresi dikkatimi çekti. Mübalağayı seven bünyem için ulvi bir kavrayış, "Elf gözlerin neler görüyor Legolas? " repliği gibi bir andı. 

İşte ekrandan bana göz kırpan, Mart 1984'te basılan paralardan bir tanesi yukarıda görülen 50000 Liret'lik banknot. Paranın ön yüzünde Barok dönemde ekol yararmış heykeltıraş ve mimar #gianlorenzobernini 'nin portresi ve Roma'daki sayısız eserinden biri olan Triton Çeşmesi yer alıyor.  Arka yüzde yine sanatçının imzasını taşıyan Scala Regia /Vatikan ve Konstantin'in Rüyası temalı atlı heykel bulunuyor. 

Bernini, 19. yüzyılın katı Klasizmi içinde, özellikle heykeltıraş olarak yerden yere vurulmuş olsa da artık herkes onun Barok heykelde öncü bir isim olduğunu ve bir ekol yarattığını kabul ediyor. Ünlü bir akademisyenin kendisi için " Shakespeare için drama neyse, Bernini için de heykel o ..." gibi bir cümle sarf etmişliği bile var. Bugün Roma'da listelerde tik atılmış yerleri üstünkörü gezerken adına en çok rastlayacağınız isim Bernini. Sanki bütün zamanların en üretken sanatçısı gibi gelse de kocaman bir atölyesi ve kendisinin yetiştirdiği onlarca yetenekli heykeltıraşı olduğunu unutmamak gerek. Atölyesi bir fabrika gibi çalışıyordu ve Bernini sipariş alma politikalarını mükemmel yöneten bir diplomatik kişilikti. Bugün hala bu atölye sistemiyle çalışan, hatta imzalarını bile asistanlarına attıran sanatçılar olduğunu da belirteyim


Yaşamı boyunca birçok papa, kardinalin ve hatta sınırları aşıp  XIV. Louis 'nin hizmetinde çalışmış bir sanatçıdan söz ediyorum. Yeteneği övülüp,  değeri ödenmiş bir usta. Hayattayken çok zengin oldu ve birçok meslektaşının aksine parayı doğru yönetmeyi başardı. Bir banknota en basılası en Barok sanatçı desem abartmış olmam. Bernini'nin diğer bir özelliği çalışmaktan yılmayan, sabırlı karakteri. Adeta heykektıraş ve mimar olmak için yaratılmış bir mizaç. Ani bir felç nedeniyle öldüğü gün bile atölyesinde bulunan bir işkolik aynı zamanda. 

Parasal mevzularda muazzam bir istikrar göstermesine karşın aşk hayatı pek parlak değil. Büyük aşkı Costanza tarafından aldatılmasıyla büyük bir buhran yaşıyor ve kötücül bir intikamın peşine düşüyor. Detaylara bakınca Costanza evli bir kadındır ancak Bernini Constanza'nın evli olmasına değil de kendisini eklek kardeşiyle aldatmasına sinirlenmiştir. Bir adam tutar ve sevgilisinin yüzünü usturayla kestirir. 

Her devirde olduğu gibi araya giren nüfuzlu kişiler bu sefer de Bernini için yasalarla oynayıverir. Nüfuzlu kişilerin Roma'daki Nirvana'sı olan papa Bernini'yi bir kadın yüzünden hapse atmasını beklemiyorsunuz ya!)

Bilindiği gibi Vatikan'da yasaların kadınları kolladığı pek vaki değildir. 

 Kısacası Bernini bu korkunç olayı gayet olağan biçimde atlatır, hiç ceza almadan hayatına devam eder. Skandal bayrağını bu defa kardeşi Luigi devralır. İkinci fotoda gördüğünüz Konstantin'in Rüyası heykeli yapılırken atölye çalışanlarından genç bir erkeğe tecavüz eder. Ailecek yine yakayı kurtarırlar. 


Konstantin'in Rüyası konusunda bahsi geçen Konstantin, I.Konstantin, şehrimizi (NovaRoma/ İstanbul ) kuran asabi ve vizyon sahibi komutan . Zamanın derinliklerindeki butün büyük komutanlar gibi Konstantin de gücünü ilahi bir kaynaktan alıyordu. İç karışıklıktan bıkan Konstantin, güneşin tepede olduğu bir gün gökyüzünde bir haç (Chi-Rho) görür. Bu haçın altında" bununla zafere ulasacaksın" yazmaktadır. Bundan daha açık bir ilahi mesaj olamaz herhalde! Büyük Maxentius'un ordularıyla iktidar için savaştığı sırada gelen bu mesajla olaylar gelişir. Tez zamanda lejyonlara, komutana gelen kutsal mesaj aktarılır. Göklerden gelen vahyin gücüyle Konstantin'in lejyonları, kendisi gibi kahraman olan ama ilahi kudreti bulunmayan Maxentius'un lejyonlarını alt eder. 

Öte yandan tarihte Konstantin'in İsa'nın ögretisini takip ettigine dair en ufak bir kanıt yoktur. 

Bernini heykelinde tam Konstantin'in ilahi mesajla yüzyüze geldiği o kutsal anı dondurur. Kutsal ışıkla çarpılan atın ve binicisinin gözleri kamaşmış, aniden esen rüzgarla her iki figürü de geriye doğru dalgalandırmıştır. Fakat bütün bu kudretli atmosfer heykelin 1669'daki soğuk kış günü ilk görücüye çıktığında yeterli olmaz. Bernini mekanı ve ışığı kullanmak uğruna (heykelin yerini de kendisi seçmişti) gerçekçilikten ödün vermiştir. Bir kere bu anın olmazsa olmazı haç hiç izleyicinin görüş alanına girmemesi sorunu vardı. İkonografik bulmacadaki bu yokluk, heykeli belirsizliğe sürüklüyordu. İmanlı Romalılar bu adamın kim olduğunu anlamakta güçlük çekiyordu. Dahası gün ışığının o çarpıcı efektinden yararlanmak uğruna heykel dört yönden görülebilme özelliğini kaybedip, bir duvar dibine mahkum edilmişti. Neredeyse kabartmadan hallice duruyordu. Dedikodu kazanları öyle bir kaynıyordu ki Bernini'nin statiği ayarlayamadığı için böyle bir tezgah kurduğu bile söylendi. Heykeldeki diğer problem Konstantin'in oldukça genç olmasıydı. Sakallı ve olgun bir diriliğe sahip olması gereken komutan toy bir oğlan olarak temsil edilmişti. Üstelik eyer ve dizgin gibi nesnelerden yoksun bir biniciydi. Ata gelince boynu ve kuyruğu gereksizce uzatılmış, kulakları da tuhaf bir biçimde yapılmıştı. Fakat Bernini ne yaptığını biliyordu. Tarihsel gerçekliğe sadık kalmaması tamamen yaratmak istediği o büyüleyici etki içindi. 






Heykel bugün Vatikan'da papalık sarayı ile San Pietro Bazilikası'nı bağlayan merdivenler olan Scala Regia'da bulunuyor. Scala Regia'ya salt bir merdiven demek haksızlık olur. Zira tasarımı Bernini'ye aittir ve Barok ihtişamını bütün gücüyle yansıtan bir yapıdır. Gel gelelim sıradan fanilerin bu merdivenleri aşması yasak olduğundan, dünya gözüyle Scala Regia ve Bernini'nin Konstantin'ini görmek pek kolay değildir. San Pietro'nun bir köşesinden kısıtlı bir karşılaşma deneyimi yaşayabilirsiniz. Tabii ki papalıkta hususi tanıdıklarınız varsa o zaman başka...
Bundan dolayı olsa gerek sanat tarihi de bu heykele, Bernini'nin diğer eserleri kadar odaklanmamıştır. Belki atlı süvari temasının çok kullanılması da bu ilgisizliğin bir başka sebebidir. 
    Sanatçının baş eserleri arasında gösterilen heykelin, diğer birçok eserinin aksine tamamen Bernini'nin elinden çıktığı düşünülmektedir. Geçmişe yönelik kayıtlarda başka hiçbir heykeltıraşın, Konstantin için ödeme almamış olması bu kanıyı güçlendirir. E madem konu paradan açıldı Bernini bu heykel için 7000 Roma Scudo'su ödeme aldığını da eklemek gerekir.

Veda Busesi

 Para tehlikeli bir şey olsa da kültürel kodları içeren dolaşımdaki en önemli meta. 
İtalyan Lireti birçok para birimi gibi kendini Euro'nun kollarına teslim ederek tarih sahnesinden çekildi. Günümüzde İtalya'yı gezen birinin cüzdanında bir Bernini, Caravaggio, Leonardo olsa fena mı olurdu? 
Paranın arka yüzündeki mitolojik karakterli Triton Çeşmesi'nden söz etmeyeceğim. Tarihin az bilinen Bernini'si
Konstantin'in Vizyonu bu yazı için yeterli bence. Bu meydanda bir süre sonra 100000 Liretlik Caravaggio ile dönemeyeceğimin garantisi yok tabi.
 "İtalyan Merkez Bankası geçmişini silemezsin!" diyerek bu yazıyı noktalamak, pardon ünlemlemek istiyorum!