10 Mart 2022 Perşembe

Açlık Sefalettir, Ama Dolu Mide Problemdir *

Hiç bir tabak dolusu çiğ sarımsak yemek için yanıp tutuştunuz mu?  Yazmak uğruna yemeğinizi tuvalet kağıdıyla takas etmeyi düşünmez misiniz? Size yaşlanmayı yavaşlatıp libidoyu arttırdığı söylenen moringa bitkili bir tarif versem ne dersiniz? Doğruyu söylemek gerekirse mutfak sanatları konusunda çok iddialı sayılmam. Ama yerel lezzetleri tatma ve yazma konusunda hiç fena değilim. "Flavor" dosyalarının vazgeçilmez yazarı olmamı buna bağlıyorum. Görünüşe bakılırsa bu yazı da kendi konseptinde bir flavor dosyası olmaya aday.

Dede Kim (Kim Il-Sung) ve Stalin 

Bugünlerde sanal alemde Kuzey Kore'ye ait bir propaganda videosu dolaşıp duruyor. Videodan anladığımız dürüm döner 2011 yılında Kim Jong-İl tarafından icat edilmiş. Bizim bildiğimiz dürümden en önemli farkları garnitürde kabak bulunması ve yanında soda yahut çay önerilmesi. Sanırım kola Turka ve ayranla henüz müşerref olmamışlar. Malum Coca Cola racona ters. Yunanistan'ın baklavadan yaprak sarmasına her lezzete sahip çıkıp, ortalığı karıştırmasına alışmıştık ama bu sefer hançer uzak diyarlardan geldi. Hiç bir mecrada komşuya meramımızı anlatamazken, Kim'e neyi anlatacağımız da ayrı bir merak konusu...Acaba baba Kim'in en sevdiği yiyecek dürüm döner olabilir mi diye düşünürken buldum kendimi. Bir süre önce okuduğum "Diktatörlerin Akşam Yemeği" isimli kitabı andım ister istemez. Zira kitabın bir bölümü döner seven baba Kim'e ayrılmış durumda. Baba Kim'in yemek kitaplarıyla dolu bir kütüphanesi ve dünyanın bütün tatlarını denemeye hazır bir damağı var. Tabi kendisi ben gibi o dağ senin, bu yayla benim dolaşmaktan imtina ettiği için bu işi yapmak üzere büyükelçilerini görevlendirdiği biliniyor. Kim'lerin Türkiye büyükelçisi yok onu da belirteyim. Biraz haksızlık etmişim baba Kim'e, gastronomi ilgi alanı besbelli. Fakat her koltuk sahibi için aynı durum söz konusu değil. İşte siz konunun başrollerinden birkaç örnek...


Bir insanın en sevdiği yemek kocaman doğranmış kırmızı soğanlı salata olabilir mi? Üzerinde Akdeniz'in hediyesi zeytinyağı ve limon. Mordan sarıya renklerin harmonisi. Akdenizli kimyamız bu kolayca reddedemezdi. En azından anlayışla karşılardı. Ama tabi yarın çok önemli bir randevunuz varsa bu güzelim renkler kocaman bir kriz yaratabilir. Ne de olsa siz Benito Mussolini değilsiniz. Diktatörlüğün pratik avantajlarından birinin çevrenizdekilerin soğan kokusuna katlanması olabileceği kimin aklına gelir? Ve tabi ki sarımsak, kaseler dolusu sarımsak yemekten nasıl keyif alınır? Midem yandı bunu yazarken bile!

Öncelikle Duce'nin hakkı Duce'ye, Mussolini'yi her konuda suçlamak mümkün olsa da görgü tanıklarının aktardığına göre boğazına düşkün biri olmadığına eminiz. Kalp sağlığına önem veren, o muazzam İtalyan şaraplarına yüz vermeyen, hatta şairin Dante'yi andığı yaşta alkolü tamamen bırakan Mussolini sağlıklı yaşam için gerekli bütün koşulları sağlamış görünüyordu. Koltuk koruma ve faşizmden kaynaklanan stresi bu meyanda görmezden geliyorum. Hiç şüphesiz koltuğu kapmasını takip eden birkaç yıl içinde onikiparmak bağırsağı ülserine yakalanmasının da sofra stratejilerinde belirleyici rolü vardı. Buğday üretimini arttırmayı siyasi bir başarı olarak gördüğü için makarnanın gönlünde yeri ayrıydı. Hadi bakalım o spagettileri şimdi Mussolini'yi düşünmeden yiyebilecek misiniz? 



Diktatör deyince herkesin zihninde ilk beliren isimi anmadan geçmek olmaz. Viyana Akademisi'ndeki bazı öngörüsüz akademisyenler tarafından ressam olma hevesi kursağında bırakılan Hitler, şansını politikada deneyince, dan diye Almanya'nın Führer'i ve 20. yüzyılın talihsizliği sıfatıyla taltif edilir. Fıstıkla ve ciğerle doldurulmuş güvercin yavrularını yemeğe bayılan Führer nasıl oluyorsa tarihe adını vejetaryen olarak yazdırmayı başarmıştır. Bu başarının mimarlarından birisi en sevdiği bestekar Wagner'di. Öte yandan Hitler müzmin hale gelmiş gaz ve kabızlık çekiyordu. Mümkün olduğunca etsiz beslenme gayretinin temel gerekçesi buydu. Bütün kötü/ ya da erk sahibi adamlar gibi yerken zehirleneceği fikrine kapılmıştı. Savaş bittiğinde 15 kişilik çeşnicilerden yalnızca biri hayatta kaldığına göre şüphelerinde haklıydı. 


Hitler boğazındaki hassasiyet yüzünden sigara içmez, içilen ortamı da şiddetle kınardı. Führer'in tarih sahnesine gömülmesinden birkaç ay sonra Çin'de iktidarın sahibi Mao tütün mamullerine olan tutkusuyla tarihe geçecekti. Mao'nun tütünle olan münasebeti, sigaradan sorumlu uşak tutmasını gerekli kılacak ölçüdeydi. Etli yemekler konusunda son derece sevecendi. Öyle ki aynı öğünde 1 kilo et yahnisi ve koca bir tavuğunu mideye indirecek seviyede bir sevecenlikti bu. Mao'nun en hoşlanmadığı yiyecek donmuş balıktı. Moskova'ya yaptığı ziyaretlerden birinde kendisine donmuş balık ikram edilince Stalin'le bozuşuyorlar. Hazım problemleri hayatı boyunca yakasını bırakmıyor dahası diş temizliğinden de hoşlanmadığından yaşlılığında ağzında diş kalmıyor.


Komünizm demişken Gana'nın çelişkiler yüklü başkanı Kwame Nkrumah'tan bahsetmemek haksızlık olur. Lenin'in öğretisine gönülden bağlı olan Nkrumah, iktidara gelişinden bir süre yükseklik korkusu yaşayanlardan. Kendini sonsuza dek başkan ilan edip, grevi ve protestoyu yasaklıyor. Nkrumah resmi olarak evli olması haricinde dünyevi zevklerden arınmış gibiydi. Politika hayatının tek gerçeğiydi ve günde 20 saat çalışıyordu. Yaşamak için yemeği tercih eden kişiliklerden biri. Mahpusluk yıllarında, hapishane menüsü boşaltım sisteminde arızalara yol açınca haftanın en az üç günü yemek almamaya başladı. Yemek yerine tuvalet kağıdı alıyordu. Bu durumun pratik faydaları da yok değildi. Tuvalet kağıdı, kağıt sokulamayan hapishaneden yazabileceği tek materyaldi ve sadece yemekle değiş tokuş edilebiliyordu. 


Baş döndürücü gücü olan her erk sahibi yeme içme konusunda Nkrumah gibi çelik iradeli değildi elbette. Yakın tarihin sansasyonel karakteri Türkmenbaşı Saparmurat Niyazov da be bunlardan biri.  Niyazov, ailesini çocuk yaşta kaybedince hayatını ideolojisine adayıp, bir süre sonra kendi ideolojisini yaratan bir figür. Gece gündüz brendi içen, bütün seyahatlerine şişe şişe brendi taşıyan Niyazov'un haç farizası esnasında bile bu alışkanlığına devam ettiği söylenir. Saray yavrusu evinde görünmeyen düşmanlara ateş açtığı gecelerin faili ise kesinlikle brendiden daha tehlikeli bir alışkanlıktır. Haşhaşın her bahçeye ekildiği ülkesinde, Niyazov da sıradan bir eroin müptelasıdır. Gel gelelim gün gelir kalp tekler, by-pass kapıyı çalar. Can tatlı, beden fanidir. Hal böyle olunca sağlıklı yaşam ve sportif faaliyetler dönemi başlar. Üstelik bu faaliyetler yalnızca Niyazov'un bedenini değil, cümle Türkmenleri kapsamaktadır. Fakat sağlıklı yaşam reçetesinden ekmek kalkmaz. Ekmeği o kadar sever ki bir süre sonra ekmeğe,  ekmek denmesini yasaklar. Ekmek oluverir Gurbansoltan. Türkmenler bu ismi benimsedi mi bilinmez ama isim Türkmenbaşı'nın annesinin ismidir.


Sofra kültürüne büyük anlamlar yükleyen Stalin'in Holodomor'dan sorumlu olması kendi için büyük talihsizlik. Gürcüler için sofra adabı kesin ilkelerle belirlenmiştir. Bunu bugün Gürcistan'a gittiğinizde özellikle geniş ailelerin verdiği davet sofralarında bile görebilirsiniz. Hatta davet ederlerse gitmenizi öneririm, katılmamayı büyük kabalık sayıyorlar. Yoldaş Stalin tam böyle katı bir adapla yetiştiğinden sofraları çok meşhurdu. Akşamüstü başlayan ziyafetler sabahın ilk ışıklarına dek sürerdi. En kaliteli Gürcü şarapları eşliğinde Gürcü yemekleri yendiğini, izinsiz kalkılamadığını ve bunun misafirler için utandırıcı boşaltım sorunları yarattığını söylememe gerek yok sanırım. Bu sofraların en önemli özelliği Stalin'in eğlenirken memleket meselelerini de hallettiği bir mecra olması. İddia odur ki Çek Komünist Partisi lideri Klement Gottwald böyle yenilip içilen bir gecelerden birinde Stalin'e ülkesini SSCB'ye alması için yalvarmıştı. Gottwald'ın Stalin'in ölümünden 10 gün sonra üzüntüden kalp krizi geçirdiğini bilgisini buraya eklemek bu noktada boynumun borcudur. 

Veda Busesi*

 Yazının spotunda bahsettiğim libido yükselten moringa bitkili tarif, sosyalleşmekten pek hazzetmeyen Ferdinand Marcos'a ait. Ama tabi ki moringa yaprağı bulursanız bir tarife katmaya gerek yok, kaynatıp içiniz. Moringa gerçekten doğanın mucizesi, gençlik vaadi bile var. Daha ne olsun?

Fazla yetkili oldukları için zehirlenen adamların hayatına küçük bir pencere açtım. İnsan etini tuzlu bulanlara, ölüm korkusuyla gittiği her yere laboratuvar  götürenlere, dişlerinin beyazlığını deve sütüne bağlayanlara ve daha nicelerine değinmedim. 

*Başlık Haitili diktatör Papa Doc'a ait. Halk yoksulluk içinde kıvranırken, sözlerle felaketi normalleştirmek, ancak bir tirana yakışır değil mi? 


.