31 Mayıs 2021 Pazartesi

Bulutların Yoldaşı Kaçkarlar

 

Fırından yeni çıkmış mısır ekmeği, başı bulutlara değen zirveler,  demini almış çayla başlayan uzun sohbetler, sarp yamaçlarda koşturan keçiler…Rize ‘de yaz demek, yaylaya çıkmak demek.


Karlar erimeye başlayıp, dallar tomurcuklanınca, doğa sonsuz döngüsünde bahara vardığını ilan eder. Tabiatın bu büyük uyanışı Karadeniz için yaylaya kavuşma vaktinin gelip çatması anlamına gelir.  Takvimler Haziranı gösterdiğinde bütün hazırlık bitmiş, yayla yoluna düşülmüştür bile. Rize gibi dağlarla çepeçevre kuşatılmış bir Karadenizli için yaylaya çıkmak adeta bir ritüeldir.  Bütün aile fertleri ve aileden ayrı düşünülemeyen hayvanlar, yağmur çamur dinlemeden yaylasına varmak ister. Yol çetin koşullar zor olsa da zirveye yaklaştıkça horon bile tepilir. Zaman değişip, yaşam tarzı değişse de Rizeli yaylasından kopamaz. Yazı yaylada geçirme düşüncesi baki kalır. Yamaçları çay bahçeleriyle donanmış, kıyısı Karadeniz’in hoyrat dalgalarıyla dövülen Rize’nin, dağları, yaşlı ormanları, coşkun akan ırmakları uzun zamandır gezginlerin de keşif tutkusunu tetikliyor. Doğanın çekim gücüne, bulutlara uzanmaya, özgürlüğün rüzgar olup saçlarda dolaşmasına kim karşı koyabilir ki?




Rize’yle tanışmam yapraklardan çiğ damlaları süzülürken, kıvrıla büküle uzanan yollardan ulaşılan İkizdere Vadisi’nde başlıyor. Her mevsim yağmuru eksik olmayan, yalçın dağların arasında, meşelerin, ladinlerin, kestanelerin ortasında derin bir vadi burası.  İkizdere adını tam bağrında birleşen Çamlık ve Cimil Deresi’nden alıyor.  Göz alabildiğine uzanan yeşil fona kondurulmuş ahşap evlerle , bölge usta bir ressamın fırçasından çıkmış tablo gibi. İkizdere için bu sadece küçük bir başlangıç, dağların derin vadilerle yarıldığı tabi tasarımda yüksekler yaylalara ayrılmış durumda. Anzer (Ballıköy)Yaylası, 2105 m yüksekliği, endemik çiçek türleri, kendi adıyla anılan şifa kaynağı balıyla İkizdere’nin en şöhretli yaylası.  Kırklardağı’nın eteklerinde ,tabiatın cömertliğinde, kah yağmurla, kah sisle dolan, çiçekli Anzer etrafını çepeçevre kuşatan farklı yaylalara da geçişi sağlamasıyla önemli bir konumda. Meles, Petran, Kabahor, Garzavan Yaylaları Anzer güzergahının diğer yeşil rotaları olarak öne çıkıyor.


İkizdere’nin göğe açılan gözlerinden biri de Çağrankaya Yaylası. Dağ yürüyüşlerinin vazgeçilmez parkuru olan Çağrankaya, dik yamaçlı tepeleri, uçurumun kıyısına yapılmış evleriyle bulut deryasında yüzen bir yayla. Dik yamaçlarında sesin yankısının güçlü olmasından adını alan Çağrankaya, Çayeli, Güneysu ve Çamlıhemşin’e bağlanan güzergahta olduğundan yaz mevsiminde en kalabalık yaylalardan biri.



Doğanın dile geldiği, bulutların reverans yaparak yeryüzüne değdiği Kaçkarlar Rize’nin zirvedeki güzelliğinin esas nedeni. Tabiat bütün dertlere deva olmak için Kaçkarlar’ı Karadeniz’e kondurmuş adeta. Bu topraklarda gizemli patikalardan geçilir, el değmemiş orman örtüsü arasında ruhunuz dinlenir, 3000 metrede orman gülü görmenin şaşkınlığını yaşarsınız.  Yaylaları, milyonlarca yılda oluşan buzul gölleri, kendi halinde köyleriyle kendinden başka hiçbir yere benzemeyen bir yerdir Kaçkarlar.  Kaçkar’ın sonsuza uzanan manzarasına karşı, güneşin doğuşuna tanıklık etmek için Pokut Yaylası, geleneksel tavrını muhafaza eden Hazindak Yaylası, ortasından akan deresiyle Elevit Yaylası  ladin ve kestane ağaçlarından yapılmış yayla evleriyle Sal Yaylası, inekleri ve taş evleriyle klasik yayla yaşamının sürdüğü Polovit ve Meleskür Yaylası, sisli manzaralarıyla gerçeküstü bir evren sunan Gito Yaylası bölgenin onlarca yaylasından bazıları.  Rize’de yaylada olmak köylüler için hayatın bir parçası ama şehir yaşamının koşturmacasından uzaklaşmak isteyenler için benzersiz bir rüya. Patikalarda kaybolmak, yağmurda ıslanmak, sarp yamaçlarda sise rağmen paniğe kapılmadığınız yer yayla. Doğanın çizdiği sınırlarda dolaşıp, doğanın koyduğu kurallara uymak aynı zamanda.  Yayla hayatı köylülerin, hayvanların, bitkilerin , iklimin, dağın birlikteliğinin yarattığı kusursuz bir ahenk. Bu mükemmel uyum hiç yabancılık çektirmeden bütün konuklarını çabucak sarmalıyor. Zirvenin sonsuzluğunda bulutlara müptela oluyorsunuz.


Kaçkar Dağları Milli Parkı 51.550 hektarlık geniş bir alanı kapsıyor. Bunun büyük bölümü Rize’nin sınırları içerisinde kalıyor.  Sadece yayla hayatına ucundan kıyısından şöyle bir katılmaya kalkmak bile doğanın mucizelerine tanık olmak için yeterli.  Çamlıhemşin ‘in  Verçenik Yaylası tam da böyle bir yer. Kaçkar’ın ikinci yüksek tepesi olan Verçenik irili ufaklı göllere ev sahipliği yapıyor. Bahardan itibaren göllerin çevresi çiçek diyarına dönüşüyor. Zirveye bu denli yakın olunca göllerdeki buzun yazın bile erimediği oluyor.  Geniş kamp alanlarına sahip olan yayla, Kaçkar’a tırmanış imkanı veren zorlu bir parkur olarak nam salmış durumda.

Adına türküler yakılan yaylalar, Karadeniz’in mücadeleci ve coşkun karakterinin yükseklerdeki derin soluğu. Kaçkarlar onlarca yaylanın meskeni, bazıları çok kalabalık ve özensiz yapılaşmanın izlerini taşıyor. Yine de el değmemiş yaylalar, ummadık anlarda bir kayanın üzerinden dökülen şelaleler, irili ufaklı dereler, tarihin tozuna bulanmış taş köprülerle doğa bütün hazinesini sunmaya her daim hazır ve Anadolu’nun her köşesi gibi konuksever.



Yolculuk Tüyoları:

  • Kültürel zenginliği mutfağına yansıyan Rize’de mısır ekmeği, karalahana çorbası, mıhlama, kuru fasulye, mısır ekmeği gibi lezzetlerin tadına bakmadan yaylaya çıkmış sayılmazsınız. 
  • Rize’nin ismiyle müsemma Fırtına Deresi’ne hakim konumuyla, doğanın ortasında ihtişamlı biçimde yükselen Zilkale tarihin tanıklarından biri. Tarihi İpek Yolu’nun  üzerinde yer alan Zilkale’nin XIV. yüzyılın başında inşa edildiği düşünülüyor.
  • Kaçkar Dağları Milli Parkı, Türkiye’nin en zengin buzul gölüne sahip yöresi. Soğuk mevsimde geniş alanlara yayılan, sıcaklık artışıyla beraber eriyen bu göller Kaçkarlar’ın özgün güzelliğinin farklı bir yüzü. 

  • Çamlıhemşin’e bağlı yaylalara çıkacaksanız yol üzerinde Şenyuva Köyü tabelasında bir mola vermekte yarar var. Eski adı Çinçiva olan köy yerel dokusu yanında 17. yüzyılda inşa edilen taş köprüsüyle görülmeye değer. 


*Pegasus Hava Yolları'nın uçak içi yayımı,  flypgs. com Magazine Ağustos 2019 sayısı için kaleme aldığım Kaçkarlar ve yaylaları  yazısı. 

22 Mayıs 2021 Cumartesi

Fethiye Mevsimi Geldi!

 

Ege’nin Akdeniz’le sarmaş dolaş olduğu, rüya gibi bir coğrafyanın kucağındayız. Masmavi bir gök kubbe altında turkuazlara bürünmüş koyları, sonsuza uzanan narenciye bahçeleri, efsaneler çağından kalmış antik kentleriyle baş döndürücü bir güzellik Fethiye. Bir zamanlar bu topraklara “Makri” denilirmiş, “uzak diyar” anlamında. Çiçek ve mandalina kokularına hapsolmuş bu eşsiz coğrafya artık dünyanın her yerinden gezginler için bir uçuş mesafesinde. Yumuşak iklimin de etkisiyle yılın her mevsimi seyahat tutkunlarının gözde rotalarından biri. Dalaman’dan Fethiye’ye bir düş gibi kıvrılan yollarda yalın bir zarafetin adım adım alımlı bir çekiciliğe dönüşmesine şahit olmak kaçınılmaz. Işıltılı mavilikler, zümrüt yeşili bir tabiat ve geçmiş zaman krallarının gözcülüğü eşliğinde nefes kesici bir seyrüsefer. Ege’nin ve Batı Anadolu’nun katışıksız uyumunun yarattığı Dalaman-Fethiye bölgesi sizi seyrine doyulmaz bir görsel şölene davet ediyor.



Dalaman-Fethiye güzergahı begonvillerin sarktığı evleri, bisikletli gençleri, upuzun kıyı şeridi boyunca sıralanan tekneleri, fotoğraf makinesini bir an olsun elinden bırakmayan turistleri ve dört mevsim solmayan güneşiyle sizi sarmalar. Fethiye Kordon’da yürürken martıların size eşlik etmesine hayret edersiniz. Dünyanın en iyi uzun mesafe yürüyüş parkurlarından olan Likya Yolu’nda benzersiz bir deneyimi yaşayabilirsiniz.  Dalyan’da bindiğiniz tekneyle binlerce yıllık bir antik kente geçebilir ya da doğanın yarattığı mucizevi tabloyu seyredebilirsiniz. Göcek’te denizin berraklığı bütün yorgunluğunuzu alıp götürür. Belki marinadan bir tekneye atlayıp koy koy gezersiniz. Saklıkent Kanyonu’nda maceradan maceraya atılırken, Kelebekler Vadisi’nde huzura kavuşursunuz.  Aşıklar Tepesi’ne çıkarsanız romantik bir gün batımıyla geceyi karşılayabilirsiniz.  Fethiye’de vizörünüz özgürlüğünü ilan edebilir.  Denizin üzerinde öbek öbek koylar, bembeyaz yelkenliler, yemyeşil adalar, ahşap cumbalar, yeşilin turuncuyla kaynaştığı narenciye bahçeleri objektifinize sığmaz olur. Bu kentte portakal çiçeği kokusunun deniz kokusuyla yakaladığı ahengi her adımda hissedersiniz.  Günümüzde Fethiye’nin sembolü haline gelmiş olan M.Ö. 4 yüzyılda yapılmış olan kaya mezarları oldukça ilgi çekicidir. Dimdik bir kayaya oyulmuş mezarlar antik tapınak formunda inşa edilmiştir ve en ünlüsü Kral Amyntas’a aittir. Eğer Amyntas’ın mezarına kadar tırmanmayı göze alırsanız Fethiye tarifsiz güzelliğiyle ayaklarınızın altına serilecektir. 





Fethiye’de ilk yerleşimler Telmessos adıyla kurulan bölgede olur.  Akdeniz kıyı şeridinde kurulduğu zamandan bugüne tarih boyunca yerleşimin süregeldiği yegane yer de burası. Dolayısıyla tarih bu toprakların ayrılmaz bir parçası olarak Fethiye’nin her köşesinde karşınıza çıkar. Bir parkta, hatta caddenin ortasında Likya lahitlerine rastlamak olağandır.  Şehir merkezinde bulunan kral mezarları ve antik tiyatro kalıntıları Likya’nın görkemli günlerinin izlerini geleceğe taşırlar. Kentin tarihsel serüvenini yakından tanımak isteyenler zengin koleksiyonuyla göz dolduran Fethiye Müzesi’ni ziyaret edebilirler.  Fethiye Müzesi Likçe’nin çözülmesine katkı sağlayan Letoon’un üç dilli yazıtı, bölgenin altın çağının göstergesi olan imparator ve tanrı heykelleri, lahitleri, amforaları ve sayısız eseriyle şehrin altın çağına ışık tutan bir mekan.  Fethiye ve çevresi onlarca antik kente ev sahipliği yapıyor. Tlos, Pınara, Letoon bu antik kentlerden sadece birkaçı.  Kültür tarihine ilgi duyuyorsanız antik şehirleri de ziyaret listenize almayı ihmal etmeyin. Fethiye-Dalaman bölgesindeki en şaşırtıcı yerlerden biri hiç şüphesiz Kayaköy. Mübadil bir köyden geriye kalanların büyük bir depremle yıkılmasının ardından ortaya çıkan hayalet bir köydür burası.  Sadece çatısız duvarların gölgesinde, kendi soluğunuz dışında yaşam kalıntısı duyulamayacak bu köyün ıssız ve vakur görüntüsü ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunar.






Fethiye’de alışverişin kalbi Paspatur çarşısında atıyor. “Eski şehir” anlamına gelen Paspatur ışıl ışıl dükkanları, kafeleri ve restoranlarıyla Fethiye’nin cıvıl cıvıl alanlarından biri. El yapımı çiniler, yöresel halılar, ipekli dokumalar, deve kemiğinden yapılmış kutucuklar, takılar ve etnik giysilerin salındığı vitrinleriyle her yıl binlerce turisti kendine çeken bir cazibe merkezi Paspatur Çarşısı.  Kayaköy’ün girişinde köylülerin açtığı sergilerde el emeği göz nuru dantel örtüler, şallar, magnetler bulabilirsiniz. Kayaköy’de bulunan küçük atölyelere de mutlaka uğramalısınız. Bu atölyelerde Kayaköy’ün ve Fethiye’nin mimari kimliğini yansıtan küçük modelleri el yapımı olarak üretiliyor. Kayaköy’ün kiliselerinin ya da Fethiye’nin kral mezarlarının bir eşi daha olmayan bibloları harika birer seyahat anısı olacaktır.

 



Ege’nin ve Akdeniz’in mükemmel birlikteliğini yansıtan bu güzel kasabada sofralar oldukça zengin. Ege otları, balıklar, mezeler, kusursuz manzaraya karşı edilen uzun kahvaltılarla Dalaman-Fethiye bölgesi lezzet peşinde koşanları da mutlu edecek bir rota. Fethiye Kordon’da hayranlık uyandırıcı manzaraya nazır yürürken sıra sıra dizili birçok restorana rastlamak olası. Barista Kitchen, Matisse Kafe ve Restoran Fethiye Kordonboyu’ndaki lezzet duraklarından. Kordonboyu’nda keyifli kahve molaları için rengarenk ve eğlenceli dekorasyonuyla konuklarını ağırlayan Osmanlı Kahvecisi harika bir seçim olacaktır. Fethiye’nin kısa sürede klasik buluşma noktalarından biri haline gelen Baba Fırın-Cafe & Daddy’s Bakehouse nefis börekler, kurabiyeler, keklerle damaklarınızda yer edecek bir mekan. Ayrıca bu fırında dünyanın değişik noktalarında üretilen ekmek çeşitlerine de taptaze olarak ulaşmak mümkün.  Fethiye-Dalaman bölgesinde halis köy ekmeği eşliğinde organik bir kahvaltıyla güne başlamak isteyenler için Kayaköy’de bulunan Kaya Misafir Evi doğru adres. Kaya Misafir Evi’nin restoranı yıl boyunca açık ve harika tatlara ev sahipliği yapıyor. 





Dalaman-Fethiye bölgesi dünyaca ünlü plajlara ev sahipliği yapıyor. Mavinin her tonunu içinde barındıran Ölüdeniz Türkiye’nin en popüler sahili. Ölüdeniz ve çevresi gerek doğal güzellikleri gerek sunduğu farklı deneyimlerle gezgin ruhların listesinde hep üst sıralarda yer alıyor. Ölüdeniz’deki en önemli aktivite yamaç paraşütü (paragliding). 1975 metre yükseklikteki Babadağ’dan uzman bir pilot eşliğinde göklere süzülebilirsiniz.  1975 metredeki maceranız yaklaşık 45 dakika sürecek ve sonunda kuşlar gibi Ölüdeniz sahiline ineceksiniz.  Ölüdeniz aynı zamanda dalış sporu için de elverişli bir merkez. Dalış teknelerinin düzenlediği turlara katılıp Ölüdeniz’in su altı evrenini yakından tanımak mümkün. Ölüdeniz, Akdeniz’den Ege’ye tur teknelerinin güzergahı üzerinde olan bir plaj. Günün her saati sahile yanaşan lüks teknelere rastlayabilirsiniz. Ayrıca Ölüdeniz’den günübirlik tekne turlarına katılmak ve gözden uzak koylara ulaşmak gibi bir seçeneğiniz de bulunuyor.


Fethiye- Dalaman bölgesinde toplu taşıma özellikle sonbahar-kış mevsiminde pek işlevsel değil. Taksi kullanmak pratik gibi görünse de bu bölge için oldukça maliyetli bir seçenek olduğunu belirtmekte fayda var. Bu doğrultuda en ekonomik seçim araba kiralamak. Kara yoluyla ulaşım olsa da birçok koya ve plaja günübirlik ya da haftalık kiralayacağınız teknelerle ulaşmak daha konforlu bir alternatif.



Not: Borajet'in  uçak içi yayımı, Borajet Magazine için kaleme aldığım Fethiye temalı yazının güncellenmiş versiyonu. Maalesef sayıyı anımsayamadım...