Fırından yeni çıkmış mısır ekmeği, başı bulutlara değen zirveler, demini almış çayla başlayan uzun sohbetler, sarp yamaçlarda koşturan keçiler…Rize ‘de yaz demek, yaylaya çıkmak demek.
Karlar
erimeye başlayıp, dallar tomurcuklanınca, doğa sonsuz döngüsünde bahara
vardığını ilan eder. Tabiatın bu büyük uyanışı Karadeniz için yaylaya kavuşma
vaktinin gelip çatması anlamına gelir.
Takvimler Haziranı gösterdiğinde bütün hazırlık bitmiş, yayla yoluna düşülmüştür
bile. Rize gibi dağlarla çepeçevre kuşatılmış bir Karadenizli için yaylaya
çıkmak adeta bir ritüeldir. Bütün aile
fertleri ve aileden ayrı düşünülemeyen hayvanlar, yağmur çamur dinlemeden
yaylasına varmak ister. Yol çetin koşullar zor olsa da zirveye yaklaştıkça
horon bile tepilir. Zaman değişip, yaşam tarzı değişse de Rizeli yaylasından
kopamaz. Yazı yaylada geçirme düşüncesi baki kalır. Yamaçları çay bahçeleriyle
donanmış, kıyısı Karadeniz’in hoyrat dalgalarıyla dövülen Rize’nin, dağları,
yaşlı ormanları, coşkun akan ırmakları uzun zamandır gezginlerin de keşif
tutkusunu tetikliyor. Doğanın çekim gücüne, bulutlara uzanmaya, özgürlüğün
rüzgar olup saçlarda dolaşmasına kim karşı koyabilir ki?
Rize’yle
tanışmam yapraklardan çiğ damlaları süzülürken, kıvrıla büküle uzanan yollardan
ulaşılan İkizdere Vadisi’nde başlıyor. Her mevsim yağmuru eksik olmayan, yalçın
dağların arasında, meşelerin, ladinlerin, kestanelerin ortasında derin bir vadi
burası. İkizdere adını tam bağrında
birleşen Çamlık ve Cimil Deresi’nden alıyor. Göz alabildiğine uzanan yeşil fona kondurulmuş
ahşap evlerle , bölge usta bir ressamın fırçasından çıkmış tablo gibi. İkizdere
için bu sadece küçük bir başlangıç, dağların derin vadilerle yarıldığı tabi
tasarımda yüksekler yaylalara ayrılmış durumda. Anzer (Ballıköy)Yaylası, 2105 m
yüksekliği, endemik çiçek türleri, kendi adıyla anılan şifa kaynağı balıyla
İkizdere’nin en şöhretli yaylası. Kırklardağı’nın
eteklerinde ,tabiatın cömertliğinde, kah yağmurla, kah sisle dolan, çiçekli
Anzer etrafını çepeçevre kuşatan farklı yaylalara da geçişi sağlamasıyla önemli
bir konumda. Meles, Petran, Kabahor, Garzavan Yaylaları Anzer güzergahının
diğer yeşil rotaları olarak öne çıkıyor.
İkizdere’nin
göğe açılan gözlerinden biri de Çağrankaya Yaylası. Dağ yürüyüşlerinin
vazgeçilmez parkuru olan Çağrankaya, dik yamaçlı tepeleri, uçurumun kıyısına
yapılmış evleriyle bulut deryasında yüzen bir yayla. Dik yamaçlarında sesin
yankısının güçlü olmasından adını alan Çağrankaya, Çayeli, Güneysu ve
Çamlıhemşin’e bağlanan güzergahta olduğundan yaz mevsiminde en kalabalık
yaylalardan biri.
Doğanın
dile geldiği, bulutların reverans yaparak yeryüzüne değdiği Kaçkarlar Rize’nin
zirvedeki güzelliğinin esas nedeni. Tabiat bütün dertlere deva olmak için
Kaçkarlar’ı Karadeniz’e kondurmuş adeta. Bu topraklarda gizemli patikalardan
geçilir, el değmemiş orman örtüsü arasında ruhunuz dinlenir, 3000 metrede orman
gülü görmenin şaşkınlığını yaşarsınız.
Yaylaları, milyonlarca yılda oluşan buzul gölleri, kendi halinde
köyleriyle kendinden başka hiçbir yere benzemeyen bir yerdir Kaçkarlar. Kaçkar’ın sonsuza uzanan manzarasına karşı,
güneşin doğuşuna tanıklık etmek için Pokut Yaylası, geleneksel tavrını muhafaza
eden Hazindak Yaylası, ortasından akan deresiyle Elevit Yaylası ladin ve kestane ağaçlarından yapılmış yayla
evleriyle Sal Yaylası, inekleri ve taş evleriyle klasik yayla yaşamının sürdüğü
Polovit ve Meleskür Yaylası, sisli manzaralarıyla gerçeküstü bir evren sunan
Gito Yaylası bölgenin onlarca yaylasından bazıları. Rize’de yaylada olmak köylüler için hayatın
bir parçası ama şehir yaşamının koşturmacasından uzaklaşmak isteyenler için
benzersiz bir rüya. Patikalarda kaybolmak, yağmurda ıslanmak, sarp yamaçlarda
sise rağmen paniğe kapılmadığınız yer yayla. Doğanın çizdiği sınırlarda
dolaşıp, doğanın koyduğu kurallara uymak aynı zamanda. Yayla hayatı köylülerin, hayvanların,
bitkilerin , iklimin, dağın birlikteliğinin yarattığı kusursuz bir ahenk. Bu
mükemmel uyum hiç yabancılık çektirmeden bütün konuklarını çabucak sarmalıyor.
Zirvenin sonsuzluğunda bulutlara müptela oluyorsunuz.
Kaçkar
Dağları Milli Parkı 51.550 hektarlık geniş bir alanı kapsıyor. Bunun büyük
bölümü Rize’nin sınırları içerisinde kalıyor.
Sadece yayla hayatına ucundan kıyısından şöyle bir katılmaya kalkmak
bile doğanın mucizelerine tanık olmak için yeterli. Çamlıhemşin ‘in Verçenik Yaylası tam da böyle bir yer.
Kaçkar’ın ikinci yüksek tepesi olan Verçenik irili ufaklı göllere ev sahipliği
yapıyor. Bahardan itibaren göllerin çevresi çiçek diyarına dönüşüyor. Zirveye
bu denli yakın olunca göllerdeki buzun yazın bile erimediği oluyor. Geniş kamp alanlarına sahip olan yayla,
Kaçkar’a tırmanış imkanı veren zorlu bir parkur olarak nam salmış durumda.
Adına
türküler yakılan yaylalar, Karadeniz’in mücadeleci ve coşkun karakterinin
yükseklerdeki derin soluğu. Kaçkarlar onlarca yaylanın meskeni, bazıları çok
kalabalık ve özensiz yapılaşmanın izlerini taşıyor. Yine de el değmemiş
yaylalar, ummadık anlarda bir kayanın üzerinden dökülen şelaleler, irili ufaklı
dereler, tarihin tozuna bulanmış taş köprülerle doğa bütün hazinesini sunmaya
her daim hazır ve Anadolu’nun her köşesi gibi konuksever.
Yolculuk Tüyoları:
- Kültürel zenginliği mutfağına yansıyan Rize’de mısır ekmeği, karalahana çorbası, mıhlama, kuru fasulye, mısır ekmeği gibi lezzetlerin tadına bakmadan yaylaya çıkmış sayılmazsınız.
- Rize’nin ismiyle müsemma Fırtına Deresi’ne hakim konumuyla, doğanın ortasında ihtişamlı biçimde yükselen Zilkale tarihin tanıklarından biri. Tarihi İpek Yolu’nun üzerinde yer alan Zilkale’nin XIV. yüzyılın başında inşa edildiği düşünülüyor.
- Kaçkar Dağları Milli Parkı, Türkiye’nin en zengin buzul gölüne sahip yöresi. Soğuk mevsimde geniş alanlara yayılan, sıcaklık artışıyla beraber eriyen bu göller Kaçkarlar’ın özgün güzelliğinin farklı bir yüzü.
- Çamlıhemşin’e bağlı yaylalara çıkacaksanız yol üzerinde Şenyuva Köyü tabelasında bir mola vermekte yarar var. Eski adı Çinçiva olan köy yerel dokusu yanında 17. yüzyılda inşa edilen taş köprüsüyle görülmeye değer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder