Leyleklerin uçuştuğu bir istasyon. Biraz sinema perdesinde gördüklerime benzeyen. Trenden iniş, geniş aydınlık bir İzmir sabahı. Ama İzmir'e hiç benzemeyen bir aydınlık, bir sabah. Klasik Çağ'ın mağrur güzeli Efes'e giden yol,Selçuk İstasyonu. Bir zamanlar dünyanın yedi harikasından birini var eden şehir, uygarlığın temeli İyonya birliğinin muhteşem on ikisinden biri, Efes...
Günümüzde İzmir’in Selçuk ilçesi sınırlarında bulunan Efes,
antik dünyanın en değerli yerleşimlerinden biri. Yapılan araştırmalar kentin
ilk kurulduğu bölgenin Selçuk Kalesi ve civarı olduğunu gösteriyor. Troya
Savaşı’nı takiben M. Ö. 12-11. yüzyıllarda Anadolu yerleşimi olan kente Yunan
kolonicilerin gelmesiyle birlikte bir değişim başlıyor. Zaman içinde Efes İyonya’nın en nitelikli
şehir devletlerinden biri haline geliyor. M.Ö. 3. yüzyılda Efes’te Persler hüküm
sürerken şehir bugün bulunduğu yere; Bülbül Dağı’yla Panayır Dağı arasında yer
alan verimli vadiye taşınıyor. İşte bu
andan itibaren Efes bir liman kenti olarak değerine değer katıyor. Roma
İmparatorluğu’nun Roma, İskenderiye ve Antakya’yla beraber dört büyük şehrinden
biri haline geliyor. Zamanla Efes’i bolluk ve berekete katan, onu değerli kılan
Küçük Menderes Çayı aynı zamanda şehrin
sonunu da getiriyor. Taşıdığı alüvyonlar neticesinde liman kullanılamaz hale
gelince Efesliler de şehri terk etmek zorunda kalıyor.
Efes Antik Kenti tarih kitaplarında anlatılan, zamanın yok ediciliğine baş kaldıran bir uzam. İlk girdiğimiz andan itibaren Klasik Çağ'a geçiş yapmışım gibi bir his doluyor içime. Bütün o turist kalabalığı da aynı halet-i ruhiyeyi yaşıyor eminim. Çekik gözlü ve aklını fotoğraf çekmekle kaybetmiş şuursuz ziyaretçileri bu meyanda ayrı tutuyorum.
24000 kişilik
kapasitesiyle Antik Çağ’ın en büyüklerinden biri olan tiyatroya kurulup, mavi gök yüzünde seyrüsefer halindeki bulutlara, geçmişte kalmış anılara, fotoğraf çekmekten yorgun düşen gezginlere, saçlarımı savuran rüzgara gülümsüyorum . Binlerce yıl öncenin Efesliler’inin burada
tragedyaları ve gladyatörleri soluksuz seyretmeleri karşısında benim gördüklerim pembe bir rüya sadece.
Binlerce yıllık bir şehrin caddelerini , meydanlarını
adımlıyorum. Burada her duvarın, her sütunun sesi var sanki. Her yönden
gelen sözlere kulak vere vere Roma dönemi mimarlığının özgün örneklerinden Celsus
Kütüphanesi’ne kadar geliyorum. M.S.2. yüzyıla tarihlenen kütüphane dünyanın en ilginç yapılarından biri. Roma İmparatorluğu 'nun Asya Eyaleti Konsülü Julius Celsus Polemaeanus ' un mezar anıtı olacak şekilde tasarlanmıştır. Hatta giriş cephesi nişlerinde yer alan dört kadın heykeli mezar sahibinin erdemlerini görünür kılar. Bu doğrultuda Sophia (Bilgelik), Arete (Hayal gücü) , Ennoia (Zeka) ve Episteme ( Bilgi) konsülün kişiliğinin özellikleridir. Bir konsül (yahut vali diyelim) için bulunmaz nitelikler! Zamanında 12000 papirüs rulo bulunan kütüphanenin batısında da Celsus ' un mezarı yer alır. Bunları zaten biliyorsanız ilginç bir detay vereyim. Kütüphane Efes genelevinin karşı çaprazındadır. Bunun "kütüphaneyle ne alakası var?" .Şöyle ki Efes, Efes'ken, Efesliler'in genelev ziyaretleri gizli saklı kalsın diye kütüphaneden geneleve girişi sağlayacak bir tünel yapılmıştır. Muhtemelen kentin ileri gelenleri için yapılan tünel zamanında nice Efesli 'nin sırlarına mazhar olmuştur. An itibarıyla, Antik Çağ dedikodularını da verdiğim bir yazıya imza atmış bulunmaktayım.
Efes'in dini yapıları,kültür binaları, sütunlu caddeleri derken Efes sakinlerinin görkemli konutlarına geliyor sıra. Yamaç Evler,ismi gibi Bülbül Dağı'nın bir yamacına kondurulmuş. Celsus Kütüphanesi'ne komşu olan evlerde dönemin seçkin sınıfının yaşadığı biliniyor. Konfor ve dekorasyon açısından çağının üstün özelliklerini yansıtan evler iki katlı olarak tasarlanmış. Evlerin duvar bezemeleri naturalist üslupta freskolarla, zemini ise mitolojik sahneler içeren mozaiklerle süslü. Dahası bu evler havuzlu avlulara, akar suyu olan hamamlara,geniş ferah yaşam alanlarına sahipler. İki koca bin yıl geçmesine rağmen insanların güzel ve konforlu ev anlayışının baki kalması insanı şaşırtıyor doğrusu.
İstemsiz olarak Oscar Wilde'ın meşhur aforizması "Bana lükslerimi verin, gereksinimlerim olmadan da yaşarım." aklıma geliyor. Ama burada gereksinimler,lükslerle kol kola...
Diğer yandan Efes'te girişte aldığınız bilet (veya müze kartı) Yamaç Evler'de geçerli değil. Buraya görmek isteyen ziyaretçiler evlerin girişindeki gişeden ayrıca bilet almak zorunda. Biraz bu sebepten, biraz da dış cephe iç mekana göre sönük kaldığından birçok ziyaretçi Yamaç Evler'i görmeden Efes'ten ayrılıyor.
İstemsiz olarak Oscar Wilde'ın meşhur aforizması "Bana lükslerimi verin, gereksinimlerim olmadan da yaşarım." aklıma geliyor. Ama burada gereksinimler,lükslerle kol kola...
Diğer yandan Efes'te girişte aldığınız bilet (veya müze kartı) Yamaç Evler'de geçerli değil. Buraya görmek isteyen ziyaretçiler evlerin girişindeki gişeden ayrıca bilet almak zorunda. Biraz bu sebepten, biraz da dış cephe iç mekana göre sönük kaldığından birçok ziyaretçi Yamaç Evler'i görmeden Efes'ten ayrılıyor.
Ne Celsus, ne tiyatro, ne Yamaç Evler, Efes’te yerli yabancı bütün ziyaretçilerin meraklı
bakışlarına mazhar olan yer ise Latrina adı verilen umumi tuvaletler! Gidip görenin dilinden düşmüyor Latrina! Oysa çağı ve içinden çıktığı kültür açısından ele alırsak standart bir uygulama ile karşı karşıyayız. Roma
kültüründe tuvaletler de tıpkı hamamlar gibi toplu kullanıma uygun olarak inşa
edilirdi. Tuvaletler sosyal hayatın aktif bir parçası olduğundan Efes’te de bu
yönde bir uygulamaya baş vurulmuş. Yani tam olarak, bu insanlar tuvalet ihtiyacını giderirken sosyalleşen insanlar. Ve bu insanlar, bize bu şehri armağan eden Efesliler; mimari olanakları seferber ettikleri şehre bakıp, en çok tuvaleti konuşuyor olmamız hususunda bize çok gülerlerdi.
Tapınakların, çeşmelerin, dükkanların olduğu geniş mermer
caddelerden biri olan Kuretler Caddesi, 1400 kişilik meclis binası, Hadrian
Tapınağı, Trajan Çeşmesi, meşhur Nike’siyle Domitian Meydanı, Herakles
kabartmalı Hadrian Kapısı, gymnasyumları, agoralarıyla Efes özellikle kültür ve
sanat meraklılarını cezbeden bir harikalar diyarı.
Antik Çağ’ın en görkemli kentlerinden biri olarak Efes’in
bir diğer özelliği inanç merkezi olması.
Tanrıça Artemis Efes’te en çok tapınılan ve saygı gören ilahlardan
biriydi. Bugün artık varlığını sürdürmese de antik dünyanın yedi harikasından
biri olan Artemis Tapınağı’da Efes’in bir parçasıydı. Hıristiyanlık’ın bölgede etkin olmaya
başlamasının ardından Artemis Tapınağı terk edildi ve mimari elemanları başka
yapılarda kullanılmak üzere söküldü. Selçuk’ta yer alan St. Jean Kilisesi ve
Selçuk İsa Bey Camii’nin yapımında Artemis Tapınağı’ndan getirilen çeşitli
mimari öğeler halen görülebilir. Ayrıca Efes’te bulunmuş bir çok kabartma ve
heykel yine Selçuk’ta bulunan Efes Müzesi’nde ziyaretçileriyle buluşmakta. 1994 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası
Geçici Listesi’ne eklenen Efes Antik Kenti 5 Temmuz 2015 tarihinden bu yana Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Yine nefis bir yazı
YanıtlaSilElinize sağlık harika!
YanıtlaSilHarika bir yazı. Fotoğraflarla zenginleştirilmiş, bilgileri detaya boğmadan veren, adeta ortamı bizlere yaşatan bir yazı. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSil