1 Eylül 2020 Salı

Kutsal dağa yolculuk:Panaya Kapulu

İlahi dinlerin en popüler kadınının izinde, Anadolu'nun Ege kıyısında, Bülbül Dağı'nın eteklerinde, ruhani bir yolculuğa çıkıyoruz. 2000 yılı devirmiş kutsal bir hikaye onunki, Meryem olarak başlayan mütevazı yaşamı, hep mütevazı geçer. Ancak İsa'nın hakkı İsa'ya verilince, annesine de Theotokos payesi düşer. Tanrı Anası olarak anılır Meryem, o artık Meryem Ana'dır. 
Sanat tarihinin gerçek Madonnası, ana tanrıça kültünün ilahi formu, Kutsal Bakire Meryem'in inanışa göre son ikametgahı Bülbül Dağı. 
   

Bir zamanlar inancın izini sürenlerin, kutsal anlatının yoluna düşenlerin uğrak yeri Bülbül Dağı. İnanışa göre İsa çarmıha gerildiğinde, Roma'nın zulmünden kederli annesini korumak ister. Vücudu dünyevi acılara teslim olmuşken havarisi Aziz Yohanna'ya (St. Jean) annesini emanet eder. Daha sonra Hristiyanlığın mimarı olarak anılacak Aziz Yohanna, çarmıhta İsa'ya verdiği sözü tutar ve Meryem'i alıp Anadolu'ya gelir. Dört İncil yazarından biri olan Yohanna, politeist Anadolu'da İsa'nın öğretisini yaymaya girişir. Ticaretle zengin, kalabalığı hiç bitmeyen, görkemli Efes yeni dini yaymak için idealdir ancak bu kalabalık Meryem'in güvenliğini zora sokmaktadır.  
 Zengin bir ticaret limanı olan Efes'te Meryem'i kem gözlerden korumanın zorluklarını fark eden Yohanna, emanetini Efes'in yanı başında Bülbül Dağı'nın ağaçlarla donatılmış korunaklı bir bölgesine yerleştirir. Zeytin ağaçları arasında küçük bir taş kulübede yaşamaya başlayan Meryem ömrünün son yıllarını Yohanna'nın yoldaşlığında sessizce tamamlamıştır. İnanışa göre Meryem öldüğünde 101 yaşındadır ve ruhu Bülbül Dağı'nda göğe yükselmiştir. Yohanna, Meryem'in mezarını Bülbül Dağı eteklerinde yine kimsenin bilmediği bir yere yapar. 



Bölgede Hristiyanlık yaygınlaşınca, Meryem Ana kültü muhtemelen Anadolu'da asırlardır varlığını sürdüren ana tanrıça inancı ve Artemis kültünün bir uzantısı olarak kolayca yerleşir. Meryem Ana kutsal bir makama kavuşsa da zaman akıp giderken zaten gölgelere saklanmış evi unutulup gider. İnanç değişir, Anadolu'nun sosyal ve politik dokusu değişir. Ve bütün ulviyet atfedilen olaylarda olduğu gibi bir fani bir rüya görür. İsa'nın doğumunun üzerinden 1891 yıl geçmiştir ve ruhunu İsa'nın öğretisine adayan Alman rahibe Anna Katherina Emmerick hayatı boyunca hiç görmediği Efes'i, Bülbül Dağı'nı ve Meryem'i rüyasında görür. Bu rüya kutsal bir işaret olarak algılanır ve araştırma başlatılır. Kanıt kabul edilen rüyanın izini süren Fransız rahip Julien Gouyet, Bülbül Dağı'nın , Panaya Kapulu denilen bölgesinde haç planlı, taş bir yapı keşfeder. O günden sonra Gouyet, Meryem Ana evinin kaşifi olarak anılacaktır. 


Böylece Meryem Ana Evi resmi olarak kayıtlara girer. Ne var ki dönemin şartlarında evin yolu olmadığı için zorunlu olarak yeniden unutulur. Ancak az sayıdaki Hıristiyan hacılar tarafından düzenli olarak ziyaret edilir.  Evin kaşiflerinin çoktan ebedi uykuya daldıkları 1950'lerde Bülbül Dağı ulaşım yönünden rahatlamış gibidir. 
 Vatikan uzun yıllar bölgedeki gelişmeleri izler ve çekimser bir tutum izlemeyi seçer. 1950'lerde eldeki kanıtlardan hareketle bölge Hristiyanlık için kutsal alan ilan edilir. Bu statü Papa VI. Paulus'un 1967'de Meryem Ana Evi'ni ziyaretiyle perçinlenir. Üstelik VI. Paulus burayı ziyaret eden tek papa da olmayacaktır. Yüzyıllardır Efes'in Magnesia Kapısı'ndan çıkan herkes, yolu takip ederse Meryem Ana Evi'ne ulaşacağını bilir. Günümüzde Selçuk'tan Meryem Ana Evi'ne doğru çıkan yolun sağ tarafını görkemli bir Meryem Ana heykeli süslüyor. Heykelin banisi 1955'ten bu yana Meryem Ana Evi kazılarını finanse eden Amerikalı Quatman Ailesi. 


Meryem Ana Evi'nin girişi adak ve anı eşyaları satan dükkanlarla insanı karşılıyor. Ardından zeytinli yolu geçip, artık yapının simgesi haline gelen, zarif bir diğer Meryem Ana heykeline ulaşılıyor. Devamında zeytin ağaçlarının titreştiği gölgeler içinde, mütevazı, haç planlı bir şapelle karşı karşıya geliyorsunuz. Yapının içi de dışı cephesi kadar yalın. Birkaç ikona, birkaç heykel. Her yıl 15 Ağustos'ta Meryem'in Göğe Yükselişi anısına burada törenler yapılıyor. Gizemli geçmişi ve yarattığı atmosferle şapel ve çevresi gözle görülür bir ruhani hava yaratıyor. Bağış olarak alınan mumlar çoğu ziyaretçi tarafından evin bahçesinde bulunan mumluklara dikiliyor. Hristiyanlık için sessiz bir dua ve şükran niteliği taşıyan bu gelenek, farklı inançtan olan konukların dileklerinin gerçekleşmesi için bir umut. Evin bahçesinde ayazmadan gelen suyun aktığı çeşmeler ve dilek duvarı yer alıyor. Dünyanın dört bucağından insanların hayalleri Meryem Ana'nın şefaatiyle onurlandırılmayı bekliyor. Belki  bir kısmı Ege güneşinde silinip gidiyor ama esas olan umut etmek galiba. Yine de özellikle yerli ziyaretçilerin dilek duvarı için ıslak mendil tercih etmesi garibime gidiyor. İnsan en çok olmasını istediği şey için, kullan at bir mendilden daha iyi bir tercih yapmalı gibi geliyor bana.


Kutsal alanlardaki tüm sular gibi ayazmanın suyunun sağıltım gücü ve rahatlatıcı etkisi üzerinde duruluyor. Bazı hacılar istavroz çıkarıp, suyu küçük şişelere dolduruyor. Su buz gibi, mevsim yazsa gerçekten insanı rahatlatıyor. 

Veda Busesi 

Farklı zamanlarda Meryem Ana Evi'ni ziyaret etme şansım oldu. Her defasında, ziyaretçilerin saygıyla ve huzurla buradan ayrıldığını gördüm. Anadolu eşsiz bir gizemler geçidi. Sırrını belki tam vermiyor ama zenginliği her zaman minnet duymama sebep oluyor. Dünyada huzur veren yerlere dönüp dolaşıp tekrar uğramak gerek.  


2 yorum: