11 Kasım 2015 Çarşamba

Atatürk'ün Treni ve Çamlık Buharlı Lokomotif Müzesi

Şimdi bir tren düdüğü çalsın istiyorum; bir yerlerden kulağımıza kadar ulaşan kocaman bir ses olsun...Sonra tekerlekler raylara vursun, tıkır tıkır tıkırdasın...Türkiye'nin ilk demir yolunun geçtiği bir kasabada dursun bu tren...Camlarındaki ay yıldıza dalmışken gözlerim penceresi açılıversin...Sarışın bir adam baksın pencereden, mavi bakışlarla buluşayım...Heyecandan soluğum kesilsin..."Tam zamanında geldiniz, biz de sizi bekliyorduk" diyeyim...

Atatürk'ün yurt gezilerine çıktığı meşhur treni...

Geçen baharın serin bir sabahında İzmir'in Selçuk ilçesindeyiz. Uzun bir İzmir-Selçuk seyahatinin bilmem kaçıncı gününe uyanmışız. Yeni günde Avrupa'nın en büyük lokomotif müzesine gitmek üzere yola koyuluyoruz. Selçuk'tan dolmuşa biniyoruz ve 10 dakika kadar sonra tam müzenin önünde iniyoruz. Bu arada hava her saniye biraz daha dondurucu bir hale büründüğünden olsa gerek görevli bizi görünce birazcık şaşırıyor. 


Müze'nin kapalı tek alanında Atatürk'ün tren yolculuklarından gazete haberleri ve fotoğraflar sergileniyor. 

Burası 50 bin metrekare alana yayılan bir açık hava müzesi.
Raylarla örülmüş koca bir alan, lokomotifler, vagonlar ve hatta çiseleyen yağmurla kesintisiz bir nostaljik atmosferin içindeyiz. Bizim kuşak için neredeyse hayal bu tip trenlerle seyahat etmek...Biz de hiç çuf çuf giden bir trene binmedik bugüne kadar...Oysa herkes gibi bizim için de tanıdık kesintisiz bir doğa manzarasında ilerleyen tren, bembeyaz çarşaflara teslim olan yataklı vagonlar, karanlık tünellerde duyulan garip his, köprülerden geçerken yürek hoplatan tedirginlik, bilinmez istasyonlarda aniden duyulan düdük sesi...İşte tam bu yerde, daha bir görünür hale geliyor bütün bu hayali yolculuklar.   



Çamlık Buharlı Lokomotif Müzesi İzmir-Selçuk yolu üzerinde yer alıyor. Bunun nedeni Türkiye'nin ilk demir yolu olan İzmir-Aydın güzergahının Çamlık Köyü'nden geçiyor olması. 19. yüzyılın ortasında bu toprakların adı Aziziye'yken başlar bu demir yolunun hikayesi. 1866'da on yıllık bir çalışmanın ardından demir yolu tamamlanır. Hattın en yüksek noktası olan Aziziye de merkez istasyon oluverir.





Gidenler gelenlere karışır, savaşlar, barışlar geçer...Lokomotifler aşkı, nefreti, ayrılığı taşırken zaman hiç durmadan akar... Ve takvimler 1937'yi gösterdiğinde Türk halkının kahraman komutanı Mustafa Kemal Atatürk beyaz renkli treniyle buralara kadar gelir.
 Bu Atatürk'ün Ege manevraları için yaptığı seyahatlerden biridir. Karargahını bu güzel köyde kurar. Köyde geçirdiği birkaç günün ardından köyün adını değiştirmek istediğini belirtir. Aziziye'nin adı bundan böyle Çamlık olacaktır.
Böylece Atatürk'ün beyaz treniyle Çamlık Köyü'nün kaderi kesişir... 
"Beyaz Tren" Atatürk'le özdeşleşmiş bir araç. Çağının üstün teknolojisiyle Atatürk için özel olarak Almanya'da üretilmiş. Atatürk'ün ebediyete intikal etmesine kadar da kendisine Anadolu yolculuklarında hizmet etmiş. Esasen dokuz vagondan oluşan Beyaz Tren'de yatak odası, oturma odası, mutfak, sıcak ve soğuk suyun her zaman olduğu banyo gibi yaşam alanları bulunuyormuş. İnanılmaz gelebilir ama içinde ahşap bir jakuzi bile olduğu söyleniyor. Söyleniyor diyorum zira bu dokuz vagondan günümüze yalnızca iki tanesi ulaşabilmiş. Atatürk'ün vefatının ardından İsmet Paşa tarafından kullanılan tren 1950'lere kadar bir bütün olarak kalmayı başarmış. Ama sonra, sonrası bir muamma...Tren yok olmuş, akıbeti bilinmiyor...Genç Türkiye'nin ve onun kurucusunun anılarını taşıyan trenin yedi vagonu ve lokomotifinin parçalanmış olma ihtimali şimdi kalan son vagonlardan birine dokunurken içimizi burkuyor.
Geriye kalan vagonlardan bir tanesi Ankara'da Cumhuriyet Treni'nde, diğer vagon da Çamlık Buharlı Lokomotif Müzesi'nde sergileniyor.  
Ziyaretimiz sırasında Atatürk'ün treni bakım nedeniyle kapalı olduğundan içine giremiyoruz. Yine de onun kullandığı bir vagonun etrafında olmak bile bizi heyecanlandırıyor.   



Atatürk'lü anıları belleğimize kaydedip, burada sergilenen diğer trenlere yöneliyoruz. Çamlık Buharlı Lokomotif Müzesi'nin koleksiyonunda Alman, İngiliz, Çekoslovak, İsveç, Fransız ve Amerikan yapımı 30 buharlı lokomotif yer alıyor. Buharlı lokomotifler içinde odunla çalışanlar olduğunu da ilk defa burada öğreniyoruz. Sergilenen lokomotiflerden biri  İngiliz üretimi ve odunla çalışıyor. Üstelik dünyada yalnızca iki tane var ve biri bu müzede!
Müzede yalnızca lokomotifler yok elbette. Vagonlar, vinçler, su pompaları, motorin taşıma tankları, tamir atölyesi gibi bir demir yolunu demir yolu yapan her şey etrafımıza serili. Hatta 1850'lerden kalma tarihi bir tuvalet ve 900 metre uzunluğunda eski bir tünel bile var.  




Veda Busesi

Vagonlara tırmanıp uzaklara el sallıyoruz, raylarda sınırsızca yürüyüp treni durduruyoruz, istasyon şefi bile oluyoruz...Tam bu sırada birkaç kar tanesi düşüveriyor avuçlarımıza...Atmosfer "hadi gidin artık" diyor...
Çamlık Buharlı Lokomotif Müzesi'nden kar taneleri eşliğinde ve biraz hüzünlü ayrılıyoruz. Müzeye veda ederken kız kardeşimle müzeye geldiğimizden beri dilimizden düşmeyen şiiri tekrar ezberden okuyoruz 

"Gideceksin buradan gün gelecek,
Yavaş yavaş kaybolacak bindiğin tren,
Eriyen karlar gibi içinden 
Bütün sıkıntıların akıp gidecek.

Bağdaş kuracaksın bir tahta sıranın üstüne
Yolculara, merhaba, diyerek
Ardın sıra kaçan kırları seyrederek
Coğrafya derslerini hatırlayacaksın yine
Adını bilmediğin nehirlerden geçerek.

Bir dikili ağacın bile yok yeryüzünde 
Ama bir memleketin var sevilecek!
Eriyen karlar gibi içinden 
Bütün sıkıntıların akıp gidecek

Ağlamayacak kimse ardından, gülmeyecek!" *


        *Cahit Külebi / Yolculuk/ Seçme Şiirler / Adam Yayınları/ s.31

3 yorum:

  1. Gözüm "beyaz treni" aradı doğrusu. Nasıl bir şey ki merak ettim, genelde siyah olurlar. İçi çok güzel ve yeşilliklerin arasında sanki birilerini bekliyor gibi!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En üst fotoğraftaki beyaz trenin burada sergilenen vagonu...Zaman içinde boyanmış falan...Bu güne böyle ulaşabilmiş.

      Sil
  2. Trenleri sevmesem de fotoğrafları gördüğümde iimde tuhaf bir burukluk hissettim. Şu modern çağda masallara ait bir görüntü sunuyor. Eminim sen de pinterest gibi sosyal ağlarda fotoğrafları izlemişsindir. Kimi fotoğraflarda özellikle o dumanla savrulasın geliyor.
    Mustafa Kemal halkın içinde olup yurdunun her köşesine yetişebilmeyi amaç hatta inanç edinmiş bir liderin, bunu nasıl yaptığını anlayabilmek için koruyabilseydik keşke. Yine de iki vagonu muhafaza edebilmişiz. Buna da şükür...
    Keyifli anlatımın için de teşekkür ederim. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil