23 Mayıs 2022 Pazartesi

Odunpazarı Modern Müze'de "Maziye Bakma Mevzu Derin" İşler

 Duyduk duymadık demeyin; Eskişehir Odunpazarı Müzesi'ne gitmek için ne zamandır bahane arayanlar size sesleniyorum! O bahane müzede bu ay sonunda bitecek olan Maziye Bakma Mevzu Derin'le birlikte ayağınıza geldi. Serginin odağında, Sanayi Devrimi'nden bu yana daha elle tutulur biçimde gündemde olan ve son yıllarda çağdaş sanat okumalarında sıkça rastladığınız kimlik, bireye yüklenen toplumsal roller, öteki, aidiyet gibi tanıdık ama tanıdık olduğu için hep güncel kalan bir "mevzu" yer alıyor.  

Kimliğin tasarımı ve inşası üzerine medyanın rolü, özellikle kolektif hafızanın bir parçası olarak bireyin kendini konumlandırması etrafında ortaya çıkan işler, yerleşik kabuller haline ilişkiler sistemine yakın bakış sunarken, bunu yakın geçmişten bildik imgeler bağlamında yapıyor. Sanatçıların popüler imgeleri temellük etmesi izleyicinin işlere biraz daha yakın hissetmesini sağladığına şüphe yok.  Hafızanın eskiyle kurduğu köprü ve mütemadiyen yenilediği güncelliği içinden alınan temalar, kolektif hafızanın tabuları, özgürlük alanı, sistematik reddedişi, düzene entegre edilmesi üzerine farklı teknik ve malzemeyle üretilmiş işler serginin genel karakteristiğini oluşturuyor. Karşı kültüre ilişkin sorgulamaların ve çoğu zaman görmezden gelmenin sanatsal dökümü diyebileceğimiz serginin başlığı da bu içerikle eklemlenerek konuyla doğrudan bir bağ kurmamızı sağlıyor. 

Odunpazarı Modern Müze'de tek başlık altında sunulan işlerin büyük bölümüne bienalleri ve aktüel sergileri takip edenler mutlaka hatırlayacaktır.  Hafızanın sürekli inşa edilebilirliği bağlamında değişen zaman mekan algısı içinde bahsi geçen çalışmaları yeniden görmenin, izleyici- eser-sanatçı örüntüsü için yeniden incelenebilir olması heyecan verici. 31 sanatçının 41 çalışmasını görebileceğiniz sergi için 31 Mayıs 2022 son tarih, aklınızda bulunsun!


Sergide sunulan eserlerden Zeyno Pekünlü'nün 2012 tarihli Erkek Erkeğe 1950 ile 1980 yılları arasında çekilmiş melodramlardan sahnelerle oluşturulmuş bir video kolajı. Eski Türk filmlerini seviyorsanız birçoğuna aşina olduğunuz sahnelerden bir derleme. Bu melodramların hemen hepsinde başroldeki erkeğin hikayesi kadın üzerinden kurgulanır. Melek gibi kadınlar, şeytan gibi kadınlar, analar, bacılar, yoldaşlar, femme fatale'ler kadınlardan kaynaklanan ve kadınların sürüklediği bu hikayelerde kadın hep vardır. Sanatçı bu alışılmış anlatıdan kadını çekip alıyor ve kadının olmadığı süreklilikte geride kalanla bizi baş başa bırakıyor. Filmlerde erkeklerin yalnız kaldıklarında en sık işlenen sahnelerin birlikteliğinde alışagelen temsilden farklı bir kurguyu izliyoruz. Ortada zaman zaman erotik çağrışımlara yönelten, samimiyetsiz , yer yer trajikomik sahneler akıyor videoda. Ötekinin (kadın) yokluğunda sakil ama net bir reddediş içeren baskın bir erkek varlığıyla yüzleşiyoruz. 

 





Kezban Arca'nın daha önce farklı alanlarda sergilenen "Kafes Projeleri 2: Kitsch Oda Projesi-Nereye Kadar?" isimli çalışması ağırlıklı olarak televizyonla kültürlenen, magazin gazeteciliğinin ezici bir hakimiyet kurduğu bir dönemin temsili gibi önümüzde beliriyor. Bir dönem dediğime bakmayın, magazin gazeteciliği sosyal medya ile tarihe karışmak üzere olsa da gündüz kuşağının yemekli, gelin-kaynanalı, evlendirmeli, düğün yapmalı programlarını göz önüne aldığımızda, hala kitleye hitap eden ve 60 metrekare evde yaşayacak bir çiftin  2650 parça yemek takımı olmamasının ayıplandığı farklı bir magazin sisteminin temsili de yine bu Kitsch Oda. Çalışmada sunulan odanın öznesi bir/ birçok kadın. Üzerine iliştirilen rollerle, hayatını bu odada geçiren, odayı olağan bulan ve aslında toplumun nazarında da olağan bir yaşam döngüsü içinde bulunan bir kadına ait bir alana bakıyoruz. Çok katmanlı sosyolojik bir vaka içinde her bir ayrıntının tam yerini bulduğu çalışma kanıksanmış ve normalleştirilmiş absürtlüklerin özeti değilse nedir? 




Arabesk müziğin ekol isimlerini içeren "Biz Birbirimizi Biliriz" başlıklı çalışma, ilk gösterimi olan 2012'den itibaren gazetecilerin çok sansasyonel bulduğu ve tahrik edici cümlelerle sunduğu bir iş. Sanatçı Hasan Özgür Top,  İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses ve Orhan Gencebay gibi isimlerin film afişleri ve fotoğrafları üzerinde yaptığı dijital değişikliklerle bu "ağır" imajların ağırlığını tartışmaya açıyor. Bunu yaparken de fotoğrafın/ afişin diğer başrolü olan kadının ortamdan alınması yerine aynı figürün yerleştirilmesi söz konusu. Hasan Özgür Top kendisini arabesk müziğin uzağına konumlandırmıyor. Bir dönem dinlediği bu müzik türünü, bir yaşam tarzı ve aidiyet kavramıyla ilişkilendiriyor. Esasen fazla sınıfsal bulduğumuz arabeskten, ister müzik, ister yaşam tarzı olarak kaçabildiğimizi düşünmek çok mümkün değil. Yaşam pratiğimiz içinde öyle veya böyle uzak durduğunuzu sandığımız her şey gibi arabeske de maruz kalıyoruz. Bunu itiraf etmek bazılarımız için çok güç ve dahası konuyu alt kültür sistematiği içinde değerlendirmeye hazırız (Tıpkı daha önce bahsettiğimiz işler gibi). Genç bir sanatçı olarak Hasan Özgür Top'un yaratım sürecinde beslendiği noktanın içinden çıktığı kültür olması da çok doğal. Çalışmada yer alan isimlerin heteroseksüel imajlarıyla ikonlaştığı, erkek olmanın bu imajlarla cilalandığı düşünülürse birçok kesimin kendi kendiyle öpüşen İbrahim Tatlıses görselini yüksek perdeden marjinal bulması yadırganmamalı. Ancak arabeskin karakterine içkin olan içe kapalılık mefhumunun, aidiyet ihtiyacının paylaşılamayışının kendiyle dertleşen Müslüm Gürses'ten daha lirik bir anlatımı da olamazdı gibi geliyor bana. Zaten Müslüm Gürses'in uzun yıllara dayanan hayranları da yeni neslin Müslüm Gürses'i sevme biçimine "İtirazı olması" tam da bu aidiyet, Gürses'in onlar için temsil ettiği "Baba" figürüne taban tabana zır olmasından kaynaklanmıyor mu? 


Unutulması Gerekenleri Belirleme Şubesi, 2021 tarihli bir Memed Erdener işi. Reklamlara ait ikna edici metinleri, eleştirel doza ayarlayarak yeni bakış açısı sunan Erdener, bürokrasiyi ütopik bir evrendeki devlet üzerinden hayal dünyamıza sokuyor. Bütün yerleşik yargılardan azade, yepyeni bir toplumsal oluşumun imkanı var mı? Unutulması Gerekenleri Belirleme Şubesi'nden bağımsız bir birey düşünebilir miyiz? Öznenin iradesi ve ideolojinin sınırları arasındaki muğlak ilişkinin bürokratik çıkmazları beni de yuttu şu an! 

Veda Busesi

"Maziye Bakma Mevzu Derin" başta söylediğim gibi onlarca sanatçıyı içeren, çok katmanlı bir sergi. Bütün işlerin birbirini tamamladığı sergiyi tamamen şu kısacık yazıya sığdırmak olanaksız. 
Eskişehir'e gitmek için bahardan yaza geçişten daha güzel bir zaman düşünemiyorum. Tren biletlerine bir göz atın bence!