13 Ocak 2019 Pazar

Ege'nin Bilgesi Bergama


Unutulmuş dünyaya bir yolculuk için Bergama’dan daha sofistike bir rota az bulunur.  Önce güneşli derin bir sükunete yaklaştığınız hissedersiniz.  Ama bu duygu çok uzun sürmez. Koynunda hazineler barındıran Ege’nin baş döndürücü İzmir’inde gerçek bir hazinedir Bergama.  Antik Çağ’ın dillere destan Pergamon’unda soluk almaya başlayınca insan, saati unutur, takvim akla gelmez adeta. 


                   Kelime anlamı “yüksek yerleşim / kale” anlamına gelen Pergamon’da ilk yerleşimler Eski Tunç Çağına dek uzanır.  Bergama zaman çizgisinde öyle cezbedicidir ki bazı kaynaklarda kurcusunun efsanevi kahraman Herakles’in oğlu olduğu bile söylenir.  Yine de bütün anlatıların, bütün tarihçilerin birleştiği yegane gerçeklik bu güzelim coğrafyanın altın çağını M.Ö. 282 yılında kurulan Pergamon Krallığı döneminde yaşadığıdır.  Siyasi güçle yetinmeyen krallık, Kral 1. Attalos’un sanat,mimarlık, edebiyat gibi alanlarda örnek bir şehir olma arzusunun vücut bulmuş halidir.  Hellenistik Çağ’ın görkemini bugün bile sonuna kadar yaşatan Akropol, Bergama’nın irili ufaklı sokaklarından, caddelerinden çağırır.  Bu isteğe kara yoluyla tırmanarak ya da  aşağıdan Akropol’e uçan halı gibi süzülen teleferikle varmak tamamen size kalmış.  Bergama Akropolü saraylar,kütüphaneler, tapınaklar, galeriler, tiyatrolar içeren devasa bir yerleşim.  Athena’ya adanmış tapınağa saygı gösterircesine boy vermiş zeytin ağaçlarının titreştiği bu uzamda, Trajan Tapınağı’nın görkemi,  Hellenistik dünyanın en dik tasarlanmış tiyatrosu, şimdilerde Berlin’de bulunan Zeus Sunağı’nın hazin boşluğu ve sayısız anıt zamana kafa tutmaya ve ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor. 






Akropol’den ayrılıp yeniden düze indiğinizde mutlaka Rumlardan kalan taş evlerin bozulmamış dokusunda kaybolmak gerek.  Kale Mahallesi rengi solmuş evleri, daracık sokakları, şenlikli sakinleriyle Bergama’nın yaşam enerjisini birinci elden almak için en doğru adres.   Bergama havasına biraz daha dokunmak ve kısa bir mola vermek için çınarlar altında titreşen,demode iskemlelerin hükmünü yitirmediği bir kahvehanelerden birine  oturmak bütün yorgunlukları alıp götürecek.  Bergama’da bu kahvelerin en afilileri arastada bulunuyor. Arnavut kaldırımlı, telaşsız dükkanların sıralandığı bu küçük arastada yan masadaki Bergama sakinleriyle sohbet etmek,  hafif esen rüzgara içilen bir yudum kahvenin kokusunun karışması paha biçilemez.
El dokumalarıyla, özellikle halılarıyla literatüre geçmiş bir bölge Bergama. Yüzlerce yıllık bir geleneğin ilmeklerle buluşması, kök boyalarla renklendirilmesi, şiir gibi dile gelmesi Bergama Halısı. Bu sebepten burada halı turistik bir hatıranın çok ötesinde.  Sokakları adımlarken halı dükkanlarına bakmadan geçmeyin. 









Akropol’den yeryüzüne süzülünce, geçmiş “yukarıda” kaldı sanıyorsanız , yanılıyorsunuz.  Hamuru sanatla kültürle yoğrulmuş Bergama’da kırmızı sütunları, sağır devasa duvarlarıyla Kızıl Avlu, İmparator Hadrianus ‘un çağından bu yana bu toprakları süslüyor. Mısır tanrılarından Serapis onuruna inşa edilen yapı, şehrin el değiştirmesiyle önce kilise, sonra cami olarak işlev görmüş. Günümüzde müze olarak misafirlerini ağırlayan Kızıl Avlu, mimari özellikleriyle alışılmışın dışında bir görüntü sunuyor. 
Antik Çağ’ın şifa dağıtan bölgesi aynı zamanda Bergama. Tarihe damgasını vurmuş hekimleri yetiştiren tıp okulu ve bilinen en eski psikiyatri hastanesinin bulunduğu Asklepion’u ziyaret listenize almayı ihmal etmeyin.   Akdeniz Mitolojisi’nin hekim tanrısı Asklepios’a adanan  yapı kompleksi sütunlu galerileri, kaynak suları, yer altı geçitleri, tiyatrosuyla tıbba verilen değeri gösteren özel bir eser. Tarihin ilklerini saklayan Asklepion’u gezerken uzaktan Akropol’ün sizi izlediği fikrine kapılabilirsiniz.


Bergama’yı yakından tanımak, uzun yıllardır devam eden arkeolojik çalışmalardan elde edilen buluntuların, yörede üretilen her tür dokumanın  ve el emeğinin izini sürmek için Bergama Müzesi’ne de vakit ayırmak çağlar arası yolculuğunuza yeni bir boyut getirecektir.
Rüya içinde rüya gördüren bir mekan burası,  her bakış başka bir anıya, tanınmış ama yakalanamamış bir vakte işaret ediyor. Bergama’nın tarihi dokusu içinde kurulan halk kütüphanesi , şehrin muhteşem devrinin parşömen rulolardan oluşan 200 bin kitaplık Pergamon Kütüphanesi’ni akla getiriyor. Mısır papirüsünü ihraç etmeyi durdurunca parşömeni icat edenlerin yurdunda olduğunuzu bir kere daha hatırlıyorsunuz.   Roma’nın  Mabetler Muhafızı” unvanıyla taltif ettiği bu şehirden ayrılırken, Anadolu’nun muazzam mirasına bir kez daha minnet duyuyorsunuz.    



                                   Veda Busesi

         Bu yılın ilk yazısı, Onur Air'in kurumsal yayını OnAir           Magazine için yazdığım Ege'nin Bilgesi Bergama olsun                   istedim. Satırlara sığmaz bir serüven Bergama,                      kalbimi çalmış, uzun uzun bahsetmek istediğim                 yerlerden. Bu yazı blog'umiçin Bergama'yı keşfediş              yazısı olsun o halde...Devamı başka yazılara saklı kalsın...

2 yorum:

  1. Belgesel tadında okudum emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  2. Çok eskide gezmiş olduğum bir yer özellikle antik tiyatro çok ilgimi çekmişti. İlk baktığınızda ne olacak taş yığınları diyebilirsiniz lakin tarihi yerlerdeki mistik havaları koklamak isteyenler için güzel bir yer.

    YanıtlaSil