21 Ocak 2013 Pazartesi

Kayıp Eserleri Gün Işığına Çıkaran Adam: Charles Hill



“Ben suçluları yakalamaktan ziyade sanatı kurtarmakla daha çok ilgileniyorum”
                                                                                           Charles Hill *

Bu yazının kahramanı FBI ve yöntemleriyle kafa bulan, dünyanın en tanınmış ve başarılı sanat dedektiflerinden biri olan Charles Hill.  1947’de savaşın öldürücü etkileri tüm dünyada dehşet yaratıyorken Cambridge’de dünyaya gelen Hill, Amerikalı bir baba ve İngiliz bir annenin çocuğu. Babasının ABD Hava Kuvvetleri’ndeki görevi nedeniyle çocukluğu Amerika’nın değişik bölgelerinde geçiyor. Anne balerin ve aynı zamanda iyi bir piyanist. Aile ortamı ve çevresi kişiliğinin ve zevklerinin temel taşlarını oluşturuyor. Girdiği her sosyal ortama uyum sağlama, özellikle müziğe karşı olan ilgi, tarihe ve stratejiye duyduğu sonsuz merak…  


Resim: Resimler  http://www.wga.hu/ 'dan alınmıştır. 
Resim 1: Gabriel Metsu / Mektup Yazan Adam / 1662-65 / Resim 2: Francisco de Goya/Doña Antonia Zárate’nin Portresi /1805  Resim 3: Johannes Vermeer/Mektup Yazan Hanımefendi ve Hizmetçisi/1670
Charles Hill tarafından bulunan ve bugün National Gallery of Ireland' da bulunan eserlerden bazıları.

Oldukça parlak bir öğrencilik yaşarken 19 yaşına geldiğinde çağımız için oldukça sıra dışı bir kararla Vietnam’a gönüllü asker olarak gidiyor.  İki yıl sonra George Washington Üniversitesi’nde tarih eğitimi almaya başlıyor. Bir yandan okula giderken diğer taraftan geçinmek için gece bekçiliği yapıyor. Ama söylediğine göre asla Cumartesi geceleri çalışmıyordu. Çünkü Washington Senfoni Orkestrası’nın bir sezonluk biletini almıştı. Yıllar sonra bu zamanlar sorulduğunda “Kültür aracılığıyla tarihin daha iyi anlaşılacağına inanıyorum” diyecekti. Daha sonra kazandığı Fulbright bursuyla Dublin’deki Trinity Üniversitesi’nde teoloji öğrenimi görüyor.  Tarih, teoloji, gece bekçiliği derken Scotland Yard’a katıldı.  En başta devriye gezen herhangi bir polisti ama zaman içinde dedektif başmüfettişliğine kadar yükseldi.

Kayıp Parmicianino'nun Scotland Yard'ın başına açtıkları...

Dedektif olarak esas keşfedilmesi ise 1982 yılında gerçekleşti. Sanat eserlerinin çalınması ve zarar görmeden bulunması hemen her dönem sorunlu bir işti. 1982’de Londra sanat çevrelerinde bir haber dolaşmaya başladı. 16. yüzyılın ünlü Maniyerist ressamı Francesco Mazzola’nın ya da nam-ı diğer Parmigianino’nun milyonlar etmesi muhtemel bir eseri için müşteri aranıyordu. Aslında mesaj açıktı, çalıntı bir tablo kaçak yollardan yeni yuvasında huzura kavuşturalacak; alan memnun satan daha memnun olacaktı! Scotland Yard hemen harekete geçti. Esaslı bir plan hazırlanmalıydı. Görevi alan iki dedektif, planlarının merkezine Hill’i koymayı düşündü. Ellerinde para babası sanat koleksiyoncusunu oynayacak pek gönüllü yoktu. Amerikan aksanıyla konuşan, sempatik görünümlü ve zeki Hill bu iş için biçilmiş kaftandı. Maceraperest kişilikli Hill bu davaya hemen sarıldı. Bu olayda göstereceği performans hayatını değiştirecekti.


Resim: Resimler  http://www.wga.hu/ 'dan alınmıştır.  (Charles Hill'in peşinde olduğu resim bunlardan hiçbiri değildir.) 
İtalyan ressam Parmicianino 'nun (1503-1540)  kısa ömründe yaptığı resimlerden birkaçı.  Büyük resimde otoportresi görülüyor. Maniyerizm, Rönesans'ın katı ilkelerine başkaldırı içerir. Figürler alışılmadık pozlarda ve beklenmedik biçimde hareket halindedir.  Kompozisyonda uyum ve denge reddedilir; bunun yerine çoklu perspektif, bozulmuş oranlar ve çok renkçi bir yaklaşım söz konusudur. 

Öncelikle hırsızların karşısında inandırıcı olmak için bir takım hazırlıklara girişti. Kısa bir süre sanat tarihi çalıştı. En fazla resim sanatı üzerinde durdu. Rönesans’tan başlayarak resim ekolleri hakkında bilgi topladı. Parmigianino’nun eserleri ve Maniyerist sanatı iyice öğrenmek için çaba gösterdi.  Sanatsever hırsızlarla temasa geçme zamanı geldiğinde Londra’nın kalburüstü otellerinden birinde yer ayırttı.  Milyonlarca sterlini 400 yıllık bir Parmigianino’ya yatıracak zengin Amerikalı olarak gerçekçi bir kimlik yaratmalıydı. Plan tutmuştu. Hırsızlar Hill’i pazarlık için Londra’da bir tren istasyonuna davet etti. Daha sonra Hill ve yanındaki diğer gizli polisi istasyondan alıp, şebekenin daha kıdemli bir üyesinin yanına götürdüler. Geldikleri kocaman evde yenildi, içildi, hatta Hill “zengin Amerikalı” kimliğine vurgu yapmak için Vietnam Savaşı günlerinden alıntılarla ortamı renklendirdi. Gecenin sonunda ganimet ortaya getirildi. Sarıp sarmalanmış Parmigianino özenle açıldı. Hill resmi eline aldı; bir süre inceledi. Ancak verdiği tepki beklenenden çok uzaktı. Resmin içinde bulunduğu çerçevenin 400 yıllık olamayacağı açıktı. Daha da dikkat çekici olan resmin üzerini bir ağ gibi kaplayan craquelure adı verilen çatlaklar bir tuhaftı. Hill kararını satıcılara bu gerekçelerle anlattı. Resmin sahte olduğuna inanıyordu. Hırsızlar, bu bilgece izahat veren adamın yargısından rahatsız olmuşlardı. İtinayla zimmetlerine geçirdikleri eser nasıl sahte olabilirdi:) Yine de ısrar etmediler ve Hill’i istediği gibi tren istasyonuna bıraktılar.

Resim: http://www.boston.com/bostonglobe/ideas/articles/2010/03/14/who_steals_art/
Ünlü Sanat Dedektifi Charles Hill.

Hill’in içi rahattı. Scotland Yard yetkilileri alelade bir dedektifin verdiği karar karşısında şaşkındı. Böyle saçma şey olur muydu? Suçlular derhal resimle birlikte ele geçirilmeli bu yüz karası temizlenmeliydi. Teşkilat alarma geçti ve bütün imkanlar seferber edildi. Bir sürü uğraş, çaba, uykusuz geceler derken polis iki hırsız ve tabloyu bulabildi. Derhal dünyanın en ünlü müzayede firmalarından biri olan Christie’s’in uzmanlarına başvuruldu. Zaman kaybetmeden bu büyük başarı kamuoyuna duyurulmalıydı.  Ancak beklenen duyuru asla yapılamadı. Uzmanlar bulunan resmin en fazla 100 yıllık ve oldukça iyi yapılmış bir Parmigianino kopyası olduğuna karar verdi. 

Operasyon başarısız olsa da Hill bir anda parlayıvermişti. Bir kere zengin Amerikalı koleksiyoncu rolünü hakkıyla oynamıştı.  Tehdit ve baskı gibi zorlayıcı durumlarda bile soğukkanlılığını koruyup, doğru sonuçlara ulaşabildiğini göstermişti. Ve daha önemlisi bırakın polisleri, sanat eğitimi almış birçok kişide dahi nadiren rastlanılan bir sanat potansiyeli barındırıyordu; üstelik bunun tesadüfen farkına varılmıştı!   

Sanat Soygunları...Londra...Charles Hill...


Londra’nın sanat piyasası için hayati değer taşıyan stratejik noktalardan biri olduğu göz önünde bulundurulursa, çalınan eserlerden önemli bir kısmının bu noktaya uğraması muhtemeldir. Dolayısıyla polis teşkilatı içinde bu konuda uzmanlaşmış personelin olması elzemdir. Scotland Yard’da bulunan ve sadece dört kişiden oluşan Sanat ve Antikalar Şubesi’nin çeşitli sanat hırsızlığı vakalarını açığa kavuşturduğu ve hatta zaman içinde İngiltere’de bu tarz soygunların sayısının düşüşe geçtiği istatistik verilerle ortaya konuldu. Uzun yıllar bu dört dedektiften biri olan Hill, burada çalıştığı süre içinde birçok başyapıtı gerçek yerlerine teslim etmeyi başardı.



Charles Hill’in sanat polisi olarak kurtardığı eserlerin bugünkü toplam değerinin 100 milyon doların üzerinde olduğu biliniyor. Başarısı o kadar aşikar ki başka ülkeler bile kaybolan eserleri için ona başvurmaktan çekinmiyor.  Scotland Yard’dan ayrılan Hill, şu sıralar kendi kurduğu sanat eseri güvenlik danışmanlığı şirketinde çalışıyor ve  ek olarak “eser avcılığı” yapıyor.  Bütün dünyada tanınmış bir sanat dedektifi olarak çok medyatik ve bundan ciddi bir zevk alıyor.  Kendini bu kadar deşifre etmesi, operasyon tekniklerini detaylarıyla anlatması ve sürekli kendini övmesi meslektaşlarını kızdırsa da Hill şöhretinin tadını çıkartıyor:)



Resim: http://www.thefacultylounge.org/property/

Munch' a ait Çığlık isimli eser de Charles Hill tarafından  kurtarılmıştır.



Son Söz…

 Charles Hill gerçekten alanındaki birkaç isimden biri. Ayrıca kendini ve hırsızlardan kurtardığı eserleri anlatmaya doyamadığı için hakkında yazılmış düzinelerce makale, kendisiyle yapılmış yüzlerce röportaj bulmak mümkün. Aynı zamanda bir belgeselin ve bir kitabın da konusu olmuş. Ben kendisiyle çalınmış eserleri inceleyen, hırsızların doğasını anlatan ve onları bulanlara da ucundan değinen YKY’dan çıkan, Simon Houpt tarafından yazılıp, Mine Haydaroğlu tarafından çevrilen “Kayıp Eserler Müzesi”** isimli kitap aracılığıyla müşerref oldum. Dedektifin Parmigianino ile başlayan gerçek hikayesine de “Kayıp Eserler Müzesi”’nin sayfalarından. Bunun dışında Hill hakkında yazılmış bir sürü kaynağı didikledim. Ama en çok ilgimi çeken ve alıntı da yaptıklarımdan biri bu diğeri de bu.  Charles Hill’in tanınmasını sağlayan Parmigianino resminin hangisi olduğu hiçbir yerde belirtilmiyor. FBI da dahil birçok veri tabanını da araştırmama rağmen bulamadım :)) Bir nedenden gizli tutuluyor olabileceği gibi vakti zamanında envantere geçmeden önce kalabalık koleksiyonlu bir müzeden çalınmış olabilir. “Olmaz” demeyin öyle örnekler var ki oluyor:)


*The Telegraph’da çıkan Colin Gleadell tarafından yapılan “The Art Detective” başlıklı röportajdan alınmıştır. 




8 yorum:

  1. Çok yönlü bir polis. Ne güzel:)Adam kendini övmesin de ne yapsın?
    Böyle söylemek ayıp olacak belki ama, görsellerdeki Parmicianino otoportresini Avusturya Sanat Tarihi Müzesi'nden çok iyi hatırlıyorum. Belirtiyorum çünkü nedense en net hatırladığım, en dikkatimi çeken ve aklımda kalan o resim olmuştu:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında meslektaşlar haksız değil.Hatta bunun için ikinci en iyi sanat polisi deniyor. Birinci sıfatıyla anılan bile gıcık oluyor buna:) Parmigianino'dan bahsetmiştin:) Parmigianino'nun yukardaki Cupid'i de Viyana Sanat Tarihi Müzesi'nde:) Görmüşsündür onu da...Portre Convex olduğundan bir bakan bir daha bakıyordur eminim:)) Aslında Flaman sanatında da çok convex ama İtalyan olunca daha bir ilgi uyandırıyor her yerde...Yine de yukarıdaki görsellerden en sevdiğim Parmigianino'nun Madonna'sı:)Goya'ya ve Metsu'ya rağmen:)

      Sil
    2. Avusturya değil Viyana Sanat Tarihi Müzesi. Doğru dedin:)
      Ama dediğim gibi otoportre bana o müzeyi hatırlatıyor. Milyon resim içinden:)

      Sil
  2. Birşey daha öğrenmiş oldum :)

    YanıtlaSil
  3. Great post! Love your blog! : )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Thank you for your beautiful comment :))

      Sil
  4. alla alla o kadar sanat meraklısıyım ve resim ama duymamıştım.
    iyi oldu bunu okuduğum.
    :)

    YanıtlaSil
  5. Keyifli ve heyecanlı bir yazıydı. Doğrusu, sanat tarihi, tarih gibi alanlarda okuyanların ileride belki de böyle bir meslek sahibi ve de ün olabileceğinin göstergesi olmuş. Eline sağlık. Gerçi yazı eskiymiş, ama ben yeni farkettim. :) Sevgiler.

    YanıtlaSil