Bu yıl 16.'sı düzenlenen Contemporary İstanbul kapılarını pandemiye rağmen açtı. Hem de ne açma! Öncelikle artık bir klasik haline gelen mekanı Lütfi Kırdar Kongre Merkezi yerine tarihi bir alana taşınmasıyla gündeme geldi. Tersane-i Amire, yaygın kullanımıyla Haliç Tersanesi, İstanbul'da sanat sezonunu haber veren fuarın yeni ev sahibi oldu. Günler öncesinden Haliç Tersanesi'nin konumu, yaklaşık 20 bin metrekarelik sergileme alanı, tarihi dokusu basının ilgi odağı haline geldi. Tersane-i Amire 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulmuş bir imparatorluk tersanesi. Aynı yerde Bizans çağında daha mütevazı bir tersane bulunurken, İstanbul'un fethiyle imparatorluğun gereksinimleri doğrultusunda büyük bir tersane yapıldı. Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihe geçen deniz zaferlerinin kahraman gemilerinin birçoğu bu tersanede inşa edilip, denize sürüldü. Tersanenin yazgısı, imparatorluğun yazgısıyla bir ilerledi, en şaşalı günleri Kaptan-ı Derya Sokullu Mehmet Paşa devrinde yaşandı. 1773'te Mühendishane-i Bahrii Humayun kurulur ki bu kurumu günümüzde kısaca İTÜ olarak anıyoruz. 19. yüzyılın başında Osmanlı'nın ilk buharlı gemisi yine burada vücuda getirildi. Cumhuriyet döneminde tersane yine çalışmaya devam etti. Uzun süredir restorasyonda olan tarihi yapının akıbeti merak ediliyordu. Varlığı neredeyse İstanbul kadar eski olan tersanenin Contemporary İstanbul'la geri dönüşü gerçekten sürpriz oldu.
5-6 Ekim'de ön izlemesi gerçekleşen fuar 7-10 ekim arasında sanatseverlerle buluşacak. Tarih ve çağdaş sanatın buluşması olarak lanse edilen bu yılki fuar mekan değişikliğinden dolayı farklı bir deneyime dönüşmüş durumda. Haliç'in eşsiz güzelliği tersanenin zamana direnişiyle birleşince İstanbul'un binlerce yıllık zarafetinin hala ve her şeye rağmen varlığını sürdürdüğünü görmek harikaydı. Yetkili merciler bu yeni mekanı katılımcılara ve izleyicilere sunmak için "Venedik gibi" argümanıyla hareket ettiler. Çağdaş sanatı tarihi mekanla iç içe sunma fikrinin reddedilebilir bir tarafı yok. Dünyanın neresinde olursa olsun muazzam bir bileşim. Venedik şahsına münhasır ve kendine özgü bir aurası olan bir şehir tıpkı İstanbul gibi. Fakat böyle bir çağrışım bir takım kıyaslamalara yol açtığı için bir handikap oluşturdu.
Contemporary İstanbul son yıllarda ciddi eleştirilere tabi tutuluyor. Özellikle dekoratif nitelikli çalışmaların her yıl daha fazla yer aldığı bir gerçek. İçinde bulunduğumuz zaman sanatçının ve sanat eserinin, sosyal medya ve basında görünürlüğüne değer veriyor. Dünyadaki bütün büyük organizasyonlar çeşitli verileri kullanarak bu görünürlük bağlamında eserleri sıralıyor. Son birkaç yıldır birçok çalışmanın fotoğraf çekmeyle doğrudan ilişki içinde olduğunu hatırlayalım. Dolayısıyla çağdaş sanat fuarları ve dünyadaki birçok müze artık eserlerle fotoğraf çekme konusunda yargılayıcı değil, teşvik edici. Zira neyin ne kadar paylaşıldığını tespit eden kuruluşlar bile mevcut! Diğer taraftan estetik bir fenomen olarak, izleyiciyi zorlamadan anlaşılır olma düşüncesi de sanatçıyı ve galeriyi etkileyen bir başka odak noktası. Bu alanda yapılmış akademik çalışmalarda da çağdaş sanat izleyicisinin eğitim seviyesi yüksek olmasına karşılık, sanat alanında bilgi eksikliğini itiraf ettiğini ortaya çıkarıyor.
Peki çağdaş galeriler, fuarlar bu bilgi eksikliğini azaltmak için ne yapıyor?
Daha anlaşılır olacak diye üretilen dekoratif işleri saymazsak hiç bir şey!
Elbette bu bütün galeriler ve sanatçılar için geçerli değil. Hepimizin elinde görülecek galeriler ve eseler listesi mevcut. Çalışanlar bu yıl galeri ve sanatçı tarif etmekten fazla mesai yaptı diyebiliriz.
Sebebine gelince dünyanın bütün yerleşik sanat fuarları gibi Cİ'da da müdavim galeriler katılımcı olur ve bu galerilerin yerleri bile değişmez. Daha çok prestij meselesi olarak algılanan bu şablon, izleyici için bu yıl biraz kafa karışıklığı yarattı. En azından ön izleme seyircisi için durum böyleydi. Contemporary İstanbul'un izleyicisi standarttır. Çoğunlukla aynı kitle ziyaret ettiği için mekan ve mekana ilişkin mecburi değişiklikler sanıldığından daha belirleyici bir hal aldı.
57 galeri ve çeşitli kurumların katıldığı Contemporary İstanbul'da dünyaca ünlü sanatçıların işlerini tersanenin açık alanında, İstanbul semasında dalgalanırken izlemek mümkün. Amerikalı sanatçı Rachel Hayes'in büyük ölçekli mekanlara uygun olarak tasarladığı renkli kumaşlardan oluşan tasarımlarından en yenisini İstanbul için tasarlamış gibi görünüyor. Mekandan yola çıkıp çalışmasını gerçekleştiren Hayes'in enstelasyonları bugüne kadar Oklahoma'dan Gürcistan'a kadar dünyanın birçok noktasında hayata renk kattı. Hayes'in çalışması, Contemporary İstanbul 2021 edisyonunun mekana uyum ve etkileşim açısından etkileyici örneklerden biri.
Öte yandan, tersanenin sahilinde izleyiciye sunulan, 25 sanatçının bayrak tasarımlarını içeren ve denizde sürdürülebilirlik temasıyla şekillenen Gelecek İçin Bayraklar projesi, sanatın yaratıcı gücüyle yapıcı bir hareket yaratmayı amaçlıyor. Bayraklardan satın alarak ülkemiz denizlerinin korunması adına çalışan sivil toplum kuruluşu Turmepa'ya katkı sağlamak
hedefleniyor.
İlhan Koman'ın 100. yaşı olması dolayısıyla Tosyalı Holding'in girişimleriyle gerçekleşen İlhan Koman sergisi de fuarda merakla beklediklerim arasındaydı. Koman'ın İsveç'te hem atölyesi hem de evi olan meşhur teknesi Hulda'nın geleceği duyurulmuştu. Hulda gelmediği gibi, Koman'ın yalnızca 4 heykeli sergileniyordu. Maalesef aydınlatma, etiket gibi olağan uygulamalar bile çok özensizdi. 100. yaş kutlama sergisi şeklinde duyuru yapınca, beklentiler yükseliyor ister istemez.
Burhan Doğançay ve Ekrem Yalçındağ seçkisi, José Parlá, Seçkin Pirim, Şükran Moral, Ali Elmacı gibi sanatçıların çalışmaları fuarın yoğun ilgi gören alanlarını oluşturuyordu. Haliç sahilinde Contemporary İstanbul 2018'de sergilenen Ahmet Güneştekin'e ait Ölümsüzlük Odası isimli çalışmayı görmek gerçekten sürpriz oldu. Etrafında dönen bütün tartışmalar bir yana, transferi oldukça güç olan çalışma ilk sergilendiği zamana göre oldukça sakin karşılandı. Contemporary İstanbul'un tekrara dayalı sergilemeden artık vazgeçme zamanı geldi. Sanat üretiminin son derece yoğun olduğu bir dönemde sürekli aynı işleri sergilemenin bu organizasyona ne gibi bir katkısı var anlamış değilim...
Veda Busesi
Contemporary İstanbul, İstanbul için sanat sezonun başlangıcını müjdeler. Bütün sanat etkinlikleri bu fuarla eşzamanlı başlamak isterler. Yaz boyu dinlenen sanat piyasası için sonbahar yılın en faal zamanıdır. Cİ bu açıdan ciddi bir heyecan yaratır. Organizasyonun kendini tekrar eden sergilemelerden ve dekoratif işlerden arınması gerekliliği buradan doğuyor. Bu nedenle marka olmuş uluslararası fuarlardan söz ederken frene basmak zaruri bir hal alıyor. Yoksa Haliç kıyısında uluslararası bir sanat organizasyonuna kim hayır diyebilir? Tebdil-i mekanla gelen ferahlığın fuarın her aşamasında yaşanması dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder