Kuzey Afrika’ya açılan zengin bir
liman, Mağrip mimarisinin zarif örnekleri ve siyah beyaz bir zamandan kalan bir
Hollywood rüyası… Kazablanka, düşleri süslemeye devam ediyor.
Mağrip
mimarisi ile Fransız kolonyal mimarisini harmanlayan yapılarıyla Kazablanka,
size dünyanın bir başka köşesinde olduğunuzu hissettiriyor. Anfa, Casa Branca,
Darü’l-Beyza ya da Maison Blanche da dahil, 12. yüzyıldan bu yana pek çok
farklı isimle anılan bu egzotik şehrin kaderi, 18. yüzyılda yeniden inşa
edilmesiyle değişmiş. Tarih boyunca depremlerle sarsılmış ve korsanların
istilasına uğramış. Günümüzde olduğu gibi geçmişte de dış ticareti elinde tutan
limanı, şehri İspanyol ve Fransız tüccarların gözdesi haline getirmiş.
Labirenti andıran dar sokaklarda sıralanan beyaza boyalı evlerin güzelliği ise
ona verilen yeni ismin esin kaynağı olmuş. İspanyolcada “beyaz ev” anlamına
gelen Kazablanka, bugün şehrin sakinleri için kısaca Kaza (Casa).
Kazablanka’nın
yaklaşık dört kilometre boyunca uzanan sahil şeridi, insanı ters düz eden
rüzgârıyla da baş döndürücü. Burada Atlantik Okyanusu’nun bir an bile dinmeyen
dalgalarıyla tanışıp sörfçülerin heyecanına ortak olabilir; deniz güneş ve kumun
tadını çıkarabilirsiniz. Sahil şeridi boyunca sıra sıra dizilmiş restoran ve
kafelerde dünyanın hemen her köşesinden farklı bir lezzetle karşılaşmak mümkün.
Benzersiz Mimari
Okyanus
kıyısında yer alan II. Hasan Cami, dünyanın en büyük
ve en süslemeli yapılarından biri olarak biliniyor. 1993’te Kral II.
Hasan tarafından, denizin doldurulmasıyla inşa ettirilen cami, 210 metrelik
uzunluğuyla dünyanın en uzun minareli camisi. Atlantik’i renkten renge boyayan
gün batımlarında, Mağrip mimarisinin bu incelikli örneğinin olağanüstü bir yanılsama
yarattığına tanık olabilirsiniz.
Eski
Şehir olarak bilinen, surlar içindeki Medina bölgesi, şehrin Mağribi yüzünün
daha fazla hissedildiği yer olarak dikkat çekiyor. Medina’da dolaşmak Binbir Gece Masalları’nın içinde
kaybolmak gibi. Yeşil kiremitli beyaz evler, daracık sokaklar, tezgâhları
süsleyen ve her an uçmaya hazır gibi duran halılar, tacirlerin özenle sunduğu babouche ya da belgha denilen ve ancak bir masal kahramanın ayağına yakışacak
türden geleneksel terlikler adeta Medina’nın doğal dekoru.
Tarihi Yapılar Topluluğu: Habous
Kazablanka’nın
mimari değişimini hızlandıran en önemli olay, şehrin 1907’de Fransız hâkimiyetine
girmesiyle olmuş. Bu tarihten itibaren şehir adeta Parisli genç mimarların
uygulama alanı haline gelmiş. Kapılarla birbirine bağlanan ve İstanbul’un
meşhur Kapalıçarşı’sına benzeyen bir yapı topluluğu olan Habous, bu dönemin
örneklerinden biri. Ahşap işçiliğinin yalın zarafetini yansıtan kapı ve
pencereler, narin bir tül gibi işlenmiş taş sütunlar, izinsiz girilmiş bir
müzede dolaşma duygusu yaratıyor. Böyle bir ortamda, tezgâhlara serili el
yapımı seramikler, dokumalar, Fas’ın yöresel giysisi djellabas, nane çayının servis edildiği rengârenk bardaklar ve
görkemli demlikler arasında saatler geçirmek mümkün.
Kazablanka’nın
en merkezi bölgesi ise bir buluşma noktası da olan V. Muhammed Meydanı. Şehrin
idari yapılarının sıralandığı meydan, aynı zamanda Kazablanka mimarisinin incelikli
yapılarına da ev sahipliği yapıyor. Yürüyerek keşfedilebilecek bölgede mukarnaslı sütun başlıkları, at nalı kemerleri ve çini bezemeleriyle Eski adliye binası (Mahkama du Pacha), geniş cephesi mozaiklerle süslü postane binası bir devrin zarafetini yansıtan eserler olarak dikkat çekiyor.
Burada şık kafelerden birinde
oturup şehrin kalabalığını izleyebilir veya Art Deco tasarımıyla göz alıcı
Cinema Rialto’ya kadar uzanabilirsiniz. Bölge aynı zamanda şehrin en huzurlu
yeşil alanlarından biri olan; palmiyelerle çevrili Parc de la Ligue Arabe’ye de
yürüme mesafesinde.
Beyazperdeden Günümüze
Kazablanka
denildiğinde pek çoğumuzun aklına bir Hollywood klasiği olan, 1943 yapımlı
“Kazablanka” filmi gelir. Bu unutulmaz yapım, Ingrid Bergman ve Humprey
Bogard’ın trajik aşk öyküsüyle unutulmazlar arasında. Üzerinden 76 yıl geçse ve
aslında film bir stüdyoda çekilse de hâlâ pek çok kişi, bu kült filmin izlerini
takip ediyor. İşte bu nedenle Kazablanka’da Rick’s Cafe’ye uğramanın neredeyse
bir gelenek olduğunu hatırlamakta fayda var. Filmin önemli mekânlarından biri olan
Rick’s Cafe’nin dekorunu birebir örnek alarak açılan aynı isimli kafe, uzun
yıllardır dünyanın her yerinden gelen sinema tutkunlarını ağırlıyor. Perdeye
yansıyan mekânın tasarımını bütünüyle yansıtan Rick’s Cafe’de bir caz
dinletisine katılabilir veya kuskus ve tajin de dahil şehrin özel tatlarını
deneyebilirsiniz.
Nane çayı Fas’ın
geleneksel içeceği. Gösterişli bir demlik aracılığıyla yüksekten dökülerek
servis edilen çayın köpüğü ne kadar çok olursa o kadar iyi demlendiği kabul
ediliyor.
Kazablanka bir
liman kenti olmanın avantajıyla lezzetli bir mutfağa sahip. Zıtlıklardan ahenk yaratmış bir yemek
çeşitliliği söz konusu. Kuru meyveler ve
envai çeşit baharat çorbadan tatlıya geniş bir perspektif içinde kullanılıyor. Geleneksel
tatların başında kuru baklayla yapılan
ve zeytinyağıyla servis edilen kahvaltı çorbası b’ssara geliyor. Safran,
tarçın , badem ve güvercin etiyle hazırlanan b’stilla Kazablanka mutfağının
vazgeçilmezleri arasında sayılan bir börek çeşidi. Farklı sosları, baharatla
harmanlayan bu coğrafya deniz ürünleriyle kurulan ziyafet sofralarında yeni
tatları denemek için ideal.
Şehrin Medina
bölgesinde dolaşırken burnunuza baharatlı, iştah açıcı kokular gelecek.
Salyangoz çorbası, kuzu etinden yapılan kebaplar sokak lezzetlerinin başında
geliyor. Patatesten yapılan makouda bu tezgahların en popüleri. Kokular iştah
açıcı olsa da sokak satıcılarından yemek alırken seçici davranmakta fayda var.
Kazablanka’da her köşe başında meyve suyu satan tezgahlara rastlamak olası.
Taze sıkılmış şeker kamışı suyu Faslılar’ın favorileri arasında.
Kazablanka 2013’den
bu yana Sbagha Bagha Festivali kapsamında,
şehrin duvarları, binaları sokakları rengarenk graffitilerle donatılıyor. Dünyanın değişik ülkelerinden gelen sokak
sanatçılarının eserleriyle bir grafiti galerisinde geziniyor gibi
hissedebilirsiniz. Medina bölgesindeki Avenue des Far başta olmak üzere şehirde
beklenmedik anlarda ünlü graffiticilerin eserleriyle karşılaşabilirsiniz. Kazablanka’da şehrin tarihine doğru bir sayfa
aralamak için Musée Abderrahman Slaoui’ye uğrayıp, el yapımı mobilyalar,
seramikler, Berberi mücevherlerini içeren koleksiyonu inceleyebilirsiniz.
Kalıcı koleksiyonun en ilgi çekici ismi Fransız mobilya tasarımcısı ve
dekoratör Louis (Jean) Majorelle olmakla beraber, müze güncel sergiler
düzenlediği galerisinde genç tasarımcılara da ev sahipliği yapıyor.
Not: Yazı AtlasGlobal'in uçak içi yayını Glober Ekim /2019 sayısı için kaleme alınmıştır.
Şehrin büyüsünü çok güzel yansıtmışsınız, şehri yazınızla yaşadık.
YanıtlaSilBizdeki dizilerin meşhur ettiği yerler gibi olmuş. Oysa ki filmin reklamına ihtiyacı olmayan bir yer.
YanıtlaSil