Görme engelli bir rehberle İstanbul
turu yapmak ister misiniz? Kulağa çok alışılmadık gelen bu deneyimi bugünlerde
İstanbul’da yaşamak mümkün. Dünyanın en prestijli sosyal girişim projesi
“Dialogue in the Dark / Karanlıkta Diyalog” Gayrettepe Metro İstasyonu’nda
İstanbullularla buluşuyor.
Dünyada 130 şehirde 7 milyondan fazla
insana ulaşan Karanlıkta Diyalog, 20 Aralık’tan itibaren Gayrettepe Metro
İstasyonu’nda hazırlanan 1.500 metrekarelik minik şehir alanıyla
ziyaretçilerine bambaşka bir yaşam tecrübesi sunuyor. Elbette hiç kimse görme
yetisinden mahrum kalmak istemez. Ama görme duyunuzun bir süreliğine devre dışı
kaldığı bir ortamda küçük bir İstanbul serüvenine çıkmak hiç de fena bir fikir
değil. En azından biz böyle düşündük ve geçtiğimiz hafta NTV Kültür Sanat
vasıtasıyla Karanlıkta Diyalog’un ön gösterimine katılma fırsatı bulduk.
İşini çok seven, güler yüzlü personeliyle Gayrettepe Metro
İstasyonu’ndaki sergi alanı oldukça farklı. İlk önce ön bilgilendirme yapılıyor
ve eşyalarınızı koyabileceğiniz bir dolaba sizi yönlendiriyorlar. Karanlığa
muhalefet edebilecek her türlü aksesuardan kurtulmanız gerekiyor. Sonra sergi
alanındaki yoğunluğa göre kısa bir süre salonda bekliyorsunuz. Bu arada
dileyenler girişte kahvesini yudumlayabilir ya da müze mağazasından küçük bir
sergi hatırası alışverişi peşine düşebilir.
Bir süre sonra tanımadığınız insanlardan oluşan yaklaşık 5-6
kişilik bir grupla minyatür İstanbul’a doğru yola çıkıyorsunuz. Yaklaşık 90
dakika boyunca tamamen karanlık bir ortamda, görme engelli bir rehber eşliğinde
yeni bir keşfe başlıyorsunuz. Göremeyen birinin gündelik maceralarından bir
kesitin içindesiniz. Bir süre sonra rehberinizin görmediğini unutuyorsunuz. Zaten
siz de bir şey görmüyorsunuz. İçeride her şey eşit. Karanlıkta kaybolsanız, grubunuzdan ayrılsanız
bunu saniyeler içinde hissedip gelip sizi buluyor. Ona güveniyorsunuz.
Komutlarına uyuyorsunuz.
Görme dışında kalan
diğer duyularınızın size günlük yaşamda sunabileceklerini yakalamaya
başlıyorsunuz. Gündelik hayatta aslında birçok duyumuzu nasıl geri plana
attığınızı anlıyorsunuz. Görmeden, dokunarak, koklayarak, işiterek çevreyle
iletişime geçiyorsunuz. Bu arada önünüze bir şehirde çıkabilecek birçok şey
çıkıyor. Bir bankta tanımadığınız insanlarla oturup dostça muhabbet ediyorsunuz ya da
toplu taşıma aracına elinizdeki bastonu sürüyerek girmenin ne demek olduğunu
anlıyorsunuz. Bazen alış-veriş yapmanız bile gerekebiliyor. Kalabalık bir
caddede ilerlerken bir yere ya da bir insana temas etmek; seslerin ve atmosferin
değişmesiyle başka bir semte geldiğinizi kavramak kısa sürede olağan hale
geliyor. Sonra şehirdeki en güzel mekan olan Diyalog Kafe’ de oturup rehberiniz
ve tanımadığınız diğer ziyaretçilerle karanlıkta diyalog başlıyor. Sıcak samimi
bir ortamda birçok şey paylaşıyorsunuz. Rehberimiz, görmeyenlere ilişkin her
soruya cevap veriyor.
Karanlık İstanbul deneyiminin sonunda içeriden çıkan hiç
kimsenin kahretmediğini özellikle belirtmek isterim. Gerçekten yepyeni ve
dışarıda yaşamayacağınız bir farklılığı yaşıyorsunuz. Kendi adıma görme dışında
dokunma ve koku alma duyumun işitmem karşısında çok daha iyi performans
çıkarttığını söyleyebilirim. Ve tabi ki bütün sürprizleri anlatmadım. Koca
İstanbul içinde neler neler var kim bilir:)
Bu noktada kısaca projenin geçmişinden bahsetmek istiyorum. Proje ilk defa 1988 yılında Andreas Heinecke tarafından
hayata geçirilmiş. Daha sonrada katlanarak büyüyen bir girişim olmuş.
Dünyada 6000’den fazla engelli bu proje sayesinde istihdam
edilmiş. İstanbul’da da 30 kadar görme engelli personel çalışıyor. Şehrimizde proje şimdilik 6 ay için açık. Ama amaç kalıcı
bir Diyalog Müzesi haline gelmek. Bu süre zarfında iş adamlarından, çocuklara
kadar uzanan geniş bir yelpazede atölye çalışmaları yapılması planlanıyor. Yapılan
araştırmalarda ön yargıları bertaraf etmek, hafıza, konsantrasyon, empati,
iletişim becerileri gibi birçok konuda kişisel gelişime katkısı ispat edilmiş
bir deneyim. Dünyada özellikle büyük markaların üst düzey yöneticileri ve takım
liderlerinin bu deneyimle görmenin ötesindeki algıyı yakalamayı hedeflemiş.
Duygusal zekanın desteklenmesi, başkalarına bağımlı olmadan
yaşama deneyimi, liderlik ve başka birçok tecrübeyi farklı bir açıdan sunması
bakımından Karanlıkta Diyalog en çok da çocuklara göre.
Dileğim Karanlıkta Diyalog’un ülkemizde yeterli ilgiyi görüp
uzun vadeli bir projeye dönüşmesi. Büyük öğrenci gruplarına, kamu
çalışanlarına, ev hanımlarına, iş dünyasına herkese herkese ulaşması…Bu kadar
yakındayken bir denemek gerek…
Son olarak Portekizli yazar José Saramago’nun Körlük isimli
başyapıtından birkaç cümleyi aktarmak istiyorum: “ Vaktiyle bizim gözlerimiz
görürken de çevremizde körler vardı, Şimdiyle karşılaştıracak olursak sayıları
çok azdı, yaygınlıkla geçerli olan duygular gören insanların duygularıydı, dolayısıyla
da körler her şeyi öteki insanların duygularıyla duyumsuyorlardı, kör insanlara
özgü duygularla değil, şimdiyse tersine, körlere özgü gerçek duygular doğup
gelişmekte, daha işin başındayız, şu anda eskiden duyumsadığımız duyguların
anılarıyla yaşıyoruz, çevrendeki yaşamın nasıl olduğunu anlaman için gözlerinin
görmesi gerekmiyor,…” *
Karanlıkta Diyalog hakkında daha detaylı bilgi için buraya tıklamanız yeterli.
* José Saramago / Körlük/ 2011/ Can Yayınları / s.278
Kesinlikle deneyimlemek lazım.
YanıtlaSilSenin çok hoşuna gideceğine eminim.
Silsevgiler bashcemden:)
YanıtlaSil